Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Polisiye Kulübü: Sert Polisiye ve Modern Polisiye Edebi̇yat

Diğer Yazılar

Polisiye Edebiyat bir çeşit kriminal daire gibidir. Suçun her unsurunu her sebebini sizinle birlikte inceler.
İncelemeler sürerken siz yeni suçlar ve suçlular ile tanışırsınız.
Yani yeni yazarlar ve kitaplar..
Polisiye ve Suç  dediğimiz ve bayılarak okuduğumuz tür insanlık ile yaşıt olsa da o da insanlık ile birlikte değişmiştir. Büyük bir evrim geçirmiştir. Ama hiç bir zaman edebi bir dile kavuşamamıştır.
Taa ki bir adam, 1841 de ona Edebi bir yol gösterene kadar.
Polisiye, Edebiyata yani romana dönüşmesi ile bir kaleme kavuşmuş, o ölümcül ve karanlık hayal dünyaları önce kaleme ordan da kanlı satırlara akmıştır.
Önce küçük hikayeler sade öyküler çıkmış, zamanla kalemlerin mürekkebi kan olmuş, böyle yazılmaya başlanarak romanlara dönüşmüştür.
Burada bile Polisiye Edebiyatın silah değiştirdiğini görüyoruz.

1920 lere kadar İngiliz polisiyeleri etkisinde kaldıktan sonra, Amerika’da ortaya çıkan Sert Polisiye ve suç romanları ya da o havalı ismiyle Hard Boiled türünün etkisine girmiş ve günümüze kadar da bambaşka bir yere ulaşmıştır.
Sert Polisiye denilince insanın aklına binbir şey geliyor tabi ki. Aslında şimdi ki günümüz polisiyelerine kıyasla ki, ona da değineceğiz, ortaya çıktığı dönem ve şartlarına göre bence çok iyi kurgu ve sağlam metinleri olan bir tarzdı. Özellikle bu işin Dört Büyükleri de denen ustalar, Raymond Chandler, Dashiell Hammet, Mickey Spillane ve Ross MacDonald ın(Bu aileden bir kaç isim daha var) romanları bunlara örnek verilir. Sanırım bunda yazdıkları karakterlerin onlardan da ünlü oluşu ve sevilmesi büyük etken. Bir Philip Marlowe ve Sam Spade bugün hala onların atası olan Sherlock Holmes kadar ilham olmaya devam ediyor.
Büyük usta Mandel der ki, polisiyenin değişimlerinden biri de romanlarda ki dedektiflerin yerini Polis Teşkilatının alması ve oradan çıkan polis müfettişlerinin ön plana çıkmasıdır. Sanırım bu İkinci Dünya Savaşı sonrası polisiyede yaşanan değişimlerden biriydi.
Ama en büyüğü değildi, en büyüğü polisiyenin klasik formundan çıkıp farklı türleri içine almaya başlamasıydı ve bence esas değişim, büyük evrim buydu.
Bugün Modern Polisiye Edebiyat dediğimiz satırlar, kanında ruhunda bulunan ve atası sayılan, Sert Polisiye ile Kara Romanın bir birleşimidir.
Bunun bir diğer sebebi de suçun ve suçlunun değişimiydi.
Dünya değişmişti.
Edebiyat değişmişti.
Artık katil uşakların yerini, daha karanlık daha planlı ve zeki katiller almıştı. Cinayetler bir odaya herkesi toplayıp, sen yaptınlardan çıkıp, kriminale, adli tıpa, cinayet soruşturmalarına hatta psikolojiye ve antropoloji ye kadar yenilendi.

Polisiye bir değişim bir yenilik dünyasıdır.
Polisiyenin, ilk cinayetten, Habil ile Kabil’den bugüne değişimi hep bambaşka bir yenilik getirmiştir.
En önemlisi de bu yeni akımın getirdiği yeni beyinler ve bu beyinlerin, zekaya kan bulaştırıp, cinayet ile ölümün en karanlık ve sert yanlarını satırlaştıran kalemleridir.
Polisiyenin daha sert daha kanlı ve karanlık yüzünü, ruhunu yazan kalemler bugün bütün dünya da merakla okunuyor.
Bu yeniliğin polisiyeye kattığı en büyük güç ise kadın polisiye yazarlarıdır.
Agatha Christie’nin torunları ve melekleri, bugün Polisiye Edebiyatın kraliçeleri olarak en ön safta, en cesur silahlar olarak yer almaktadır. En güzel tarafı ise kadın polisiye yazarların bu işi daha iyi yapıyor olması.
Peki tüm dünyada değişirken, bizim ülkemizde ki yerli polisiye ne yaptı?
Tanrı ile Şeytanın yeryüzündeki bu savaşında, dedektif ile katilin arkasında yer alırken biz ne yaptık ?

Osmanlı zamanında dışarıdan gelen çeviri metinler ile ülkeye giriş yapan polisiye, burada da değişime ayak uydurmuştur. Ülke değişirken polisiye de ona eşlik etmiş ve adeta bu polisiyevari değişimi desteklemiştir.

Çok çok gerilere Cumhuriyet’e kadar gitmeye gerek yok.

Sert Polisiye bize de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nüfuz etmiştir. En iyi şair ve yazarların içindeki o karanlığa dokunmuş onlara polisiye roman ve öyküler yazdırmıştır. Kemal Tahir ve Erhan Bener ilk akla gelse de yazdığı Murat Davman karakteri ile Ümit Deniz öne çıkmış ve uzun bir süre yazmıştır. Bir çok kitabı da Yeşilçam’da filme çekilmiştir. Çok sevilen bir karakter olan Murat Davman’ı sanırım o içki masalarında ‘Şerefe’ yerine söylediği ünlü ‘Aspava’ sözü ile hatırlarsınız.

Bunların izinden giden yeni nesil , değişen tarzlara uyum sağlamış ve günümüzde, özellikle son  on yıldır Türk Polisiye Edebiyatı zirveye doğru yükselmiştir. İlk olarak Osman Aysu’nun yazdığı kitaplar sanırım bu akımın en bilinen örneklerinden. Daha da yakına gelirsek Celil Oker ve onun efsane karakteri  Remzi Ünal sanırım bu akımın ideal örneklerinden biri olabilir. Armağan Tunaboylu’nun yazdığı Metin Çakır veya Emrah Serbes’in ondan da ünlü kült karakteri Behzat Ç sanırım ucundan  kıyısından bu tarza uyuyorlar. Başka isimler de var ama çoğu bir tarafından tutsan diğerinden düşmektedir. Hatta bazıları polisiye yazdığını iddia etmekte, gerçekte ise boşa debelenmektedir. Çünkü polisiye okuyucusu en zeki ve seçici okurdur; onu kandıramaz, onu hafife alamazsınız. Onunla tartışamazsınız. Bunu yapan yazarların kitaplarının sonunu, hem ülkemizde hem dünya da görüyoruz. Çok sert düşüyorlar.

O düşmemiş olan iyi polisiyelerden okumanız dileğiyle, Polisiye Okumak Bir Ayrıcalıktır diyoruz.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar