Popüler kültürün bir kolu olan popüler romanlar, estetik roman anlayışına karşıt kategoride yer alır. İngilizcede romanın “romance” (şairane, gerçek dışı roman) ve “novel” (gerçekçi roman) şeklinde iki türü vardır. Novel, gerçek hayatın, insan davranışlarının ve yazıldığı devrin tasviridir. Romans ise hiç olmamış ve olması mümkün olmayan şeylerin tumturaklı bir dille anlatımıdır. Bu çerçevede novel estetik romanın, romans ise popüler romanların ilk şeklini oluşturur. Roman, her iki anlayış çerçevesinde gelişimini sürdürürken ortaya konan örnekler iki türün de imkânlarının iç içe geçmesini ortaya çıkar. 20. yüzyıla gelindiğindeyse modern hayatın bir getirisi olan uzmanlaşma, romanın da kategorilere ayrılmasına yol açar. Bu çerçevede gerçekleşen iş bölümü romanın polisiye roman, aşk romanı, macera romanı gibi türlere ayrılmasının temel gerekçesi olarak değerlendirilebilir (Sağlık, 2010: 131-132). Popüler romanları en genel haliyle aşk romanları, toplumsal romanlar, tarihi romanlar, macera romanları şeklinde dört genel kategoriye ayırmak; polisiye, casusluk, korku, mizah gibi türleri bunların alt başlığı olarak değerlendirmek mümkündür.
Popüler edebiyatın en çok tercih edilen ancak akademik anlamda en fazla ihmal edilen türü olarak değerlendirilebilen polisiye romanlar, belli başlı formüller üzerine kurgulansa da diğer popüler örneklerin, özellikle de aşk romanlarının aksine aklı merkeze alan, her aşamasında mantıksal tutarlılık gerektiren, okuru merakla sonuca sürükleyen ve kurgunun her aşamasında gerilimi canlı tutması gereken bir türdür. İlk örneği Edgar Allan Poe’nun kaleme aldığı Morg Sokağı Cinayeti’yle Amerika’da ortaya çıkan polisiye romanlar, modern akılcılığı ve teknolojik gelişmeleri yansıtması bakımından hızla yükselir. İçerdiği merak unsuruyla her dönemde genel okur kitlesinin ilgi odağında olan polisiyeler, dime novels (on paralık romanlar) adıyla piyasaya giren popüler romanların en önemli türünü oluşturur. Genellikle küçük hacimli ama aynı kahramanın öyküleri olarak sürekli üretilen on paralık öyküler, periyodik olarak çıkan dergilerde okuyucuya sunulur. Oldukça basit bir çerçeve içinde gelişen bu öyküler, başlangıçta az eğitimli ve genç okuyucular tarafından tercih edilir. İlginç entrikalar, içinden çıkılmaz muammalar, melodrama özgü sonuçlar ve psikolojik incelemeler on paralık romanlardan beklenmemelidir (Üyepazarcı, 2008: 102). Bu özellikler kapsamında toplumda yaygınlaşan polisiye romanlar, genellikle teknik kusurlarından ve piyasa endişesinden dolayı edebiyat incelemelerinde tercih edilmez. Ancak polisiye romanların kendisine mahsus belli başlı özelliklerinden söz edilebilir.
Polisiye romanlar, mekanik bir kurgu biçimine sahip olduğu için pek çok alt türe ayrılır. Bu türler; geleneksel detektif öyküleri, kara roman, casusluk öyküleri, gangster öyküleri, polis örgütü öyküleri, cinayet romanları, psikolojik-gerilim öyküleri, suspense romanları, hard-boiled romanlar şeklinde sıralanabilir. Polisiyeler, çeşitli adlarla sınıflansalar da en genel haliyle bir dedektifin bulunduğu romanlar şeklinde tanımlanabilir. ‘Suç’ ve ‘muamma’ başat ögeleri üzerine kurulan polisiyeler (Üyepazarcı, 2008: 25-28) metne estetik nazariyeden yaklaşan eleştirmenler tarafından ciddi görülmez; ancak Üyepazarcı “iyi polisiye iyi edebiyattır” düsturundan hareketle bu tür üzerine yoğunlaşarak polisiye birikiminin verimliliğini ortaya koymaya çalışır.
Polisiye romanlar standart kurgu yapısına sahip olması, kurmacada estetik endişeden çok olay çatışmasına önem vermesi, okura eğlenceli vakit geçirmeyi amaçlaması ve her düzeyde okura hitap edebilmesi bakımından popüler edebiyat kapsamında değerlendirilir. Kurmaca unsurlarını belirli kalıplar dahilinde kullanarak daha çok içerikteki muammanın çözümüne odaklanan polisiye romanlar, yapısal özellikleri bakımından çözülmesi olanaksız görülen bir cinayet, aleyhine gözüken kanıtlar yüzünden haksız yere suçlanan bir şüpheli, polisin araştırmayı beceriksizce ve yanlış yönde yürütmesi, parlak zekâlı ve yetenekli bir dedektif, olayı ve çözümünü okura anlatan, dedektife hayran bir dostu, inandırıcılığı sağlam görülmeyen kanıtların dikkate alınmaması gerektiği aksiyomu (Moran, 2004: 106-107) özelliklerine dayanır. Popüler bir tür olan polisiyelerde esas amaç, okurun ilgisinin canlı tutulmasıdır. Bunun için polisiye romanlar, diğer popüler edebiyat türlerinde olduğu gibi belli bir şema üzerine inşa edilir. Gürsel Aytaç bu şematik yapıyı tanımlarken polisiye romanların akılcı yönünü vurgular. Ona göre öncelikle bir cinayet işlenmeli ve onu aydınlatmaya çalışan başaran bir dedektif olmalıdır. Bu dedektifin gücü, bir yerde aklın gücüyle özdeştir. Öyle ki dedektif; çözümleyen, her türlü karanlıkları ortadan kaldıran aklın kişileşmesidir. Aklın bu denli önemsendiği polisiyelerde talih, kader, rastlantı gibi mantık dışılıklara yer verilemez. Dedektif, olasılıkları değerlendirerek varsayımları çözümleyici bir mantıkla ve nedensellik çizgisinde ölçüp biçer. Romanda yer alan yardımcı figürler ve motifler olayın çözümlenmesi açısından hızlandırıcı, engelleyici ya da yardım edici pozisyonda bir anlam taşır. Özetle polisiye roman, rasyonalizmin yeşerttiği eğlencelik bir edebi türüdür (1999: 181).
Polisiye romanlarda suçun işlenmesinden suçlunun yakalanmasına uzanan çizgi, aklın denetiminde sürdürülen bir soruşturmayı ifade eder. Bu bağlamda olay ağırlıklı bir içeriğe sahip olan polisiye romanlar, son derece mekanik biçimde kurgulanır. Şaban Sağlık da bu standart kurgu biçimini; “1-İşlenen bir suç (cinayet, hırsızlık gibi) söz konusudur. Burada azılı bir katil ya da çete vardır. Bunların karşısında da güçlü ve yetenekli bir polis mevcuttur; 2-Suçlu birtakım izler bırakmıştır. Bunlar genelde suç delilleridir. Polis (dedektif) bunlardan hareketle işe koyulur. Suçlu mutlaka bir iz bırakır; polis bu izi takip eder; kimi zaman da yanılır; 3-Polis suçluyla bir şekilde karşılaşır; suçlu polise tuzak kurar. Bu aşamada polis, suçlu tarafından gözetim altında tutulur; hatta işkenceye uğrar. Fakat suçlu, elinde fırsat olmasına rağmen nedense polisi öldürmez. Adeta kurtulmasına fırsat tanır; 4-Polis bir şekilde suçlunun elinden kurtulur.; 5- Polis, suçluyu yakalayıp hapse atar ya da öldürür. Bu aşama aynı zamanda romanın sonudur” (Sağlık, 2010: 139) şeklinde özetler. Polisiye romanlar bu mekanizma üzerine kurgulanırken akılcılıktan uzaklaşmamalıdır. Akıl, kurgunun başarılı biçimde sürdürülmesi için temel esastır.
Son derece kuralcı bir tür olan polisiye romanlar, çeşitli sınırlılıklar etrafında kurgulanırken doğal olarak birbirine benzeyen içerikleri yüklenir. Ernest Mandel, tüm bu şematik yapıyı dikkate alarak iyi bir polisiye yazarının oyunu kurallarına göre oynaması gerektiğini belirtir. Ona göre dedektif romancısı ucuz hilelere başvurmamalı, örneğin birbirine benzer ikizlerden biri diğerinin yerini almamalıdır. Buna göre ipuçları tümüyle ortada olmalıdır. Bu tür romanlarda okuyucu katilin kimliğini öğrendiğinde şaşırmamalı; ancak sonuca kuralına göre oynanarak ulaşılmalıdır. Özetle polisiye roman, analitik aklı ilahlaştırmak şeklinde yorumlanabilir (2021: 50-51). Diğer taraftan kurgunun üzerine temellendiği şablonlar, yazarın yaratıcı kudretini kısıtlarken ortaya çıkan ürünlerin estetik değeri ortadan kalkar. Polisiye romanın kalitesinin esas ölçütü içerik kurgusunun sağlamlığı ve gerilimin metnin sonuna kadar canlı tutulmasıdır. Polisiye romanlar psikolojik tahlillerden kaçınarak, aşk gibi kişisel duyarlılığı kurgunun dışında bırakarak, metindeki her şeyi rasyonel bir mantık örgüsünde açıklayarak, sezgi gibi duygusal hislere engel olarak estetik romanda bireyi inşa eden özelliklerden sıyrılır. Dolayısıyla dedektiflik rolünü üstlenen başkarakter, modern romanın esas aldığı kusurlu insan yapısından uzaktır. Mükemmel yeteneklerle donatılan dedektifler, klasik anlatılardaki kahraman kişilere benzer. Ancak buradaki farklılık, kişinin olağanüstülüklerden uzaklaşarak tüm yeteneğini akılcı yöntemlerle kazanmasıdır. Söz konusu şartlar, polisiye romanların estetik ölçülerle kurgulanmasını engellese de bu tür romanların arka planında yer alan toplumsal, siyasal, kültürel göndermeler, daha özgün bir okuma imkânı sağlar. Bu husus, başka bir yazının konusu olmaya elverişlidir.
Tüketim kültürü üzerine gelişen popüler edebiyat, bilhassa roman türünün olay anlatma imkânını son derece verimli kullanarak geniş kitlelere yayılır. Merak unsurunu yüksek seviyede tutma üzerine kurgulanan polisiye romanlar da popüler edebiyatın en çok tercih edilen ve yayılım gösteren türü olarak değerlendirilebilir. Polisiyeler belirli kurallar ve sınırlılıklar içerisinde sıkışıp kalmış gibi gözükse de edebiyatın toplum, siyaset gibi alanlarla ilişkisini merkeze alan dikkatli bir gözle okunduğunda farklı açılımlar kazanacak bir imkâna da sahiptir. İyi polisiye iyi edebiyat mıdır bilinmez ama özellikle Türk edebiyatında bu türün geniş anlamlar yüklendiğini görmezlikten gelmemek, Osmanlı polisiyesinden bugüne uzanan çizgide türün geçirdiği değişimi bu dikkatle değerlendirmek gerekir.
Kaynakça:
Aytaç, Gürsel. (1999). Edebiyat Yazıları-1. Ankara Gündoğan Yayınları.
Mandel, Ernest. (2021). Hoş Cinayet, Polisiye Romanın Toplumsal Tarihi (Çev. Gülen Aktaş, N. Saraçoğlu). İstanbul: Yazın Yayıncılık.
Moran, Berna. (2004). Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış-3. İstanbul: İletişim Yayınları.
Sağlık, Şaban. (2010). Popüler Roman-Estetik Roman. Ankara: Akçağ Yayınevi.
Üyepazarcı, Erol. (2008). Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! Türkiye’de Polisiye Romanın 125 yıllık Öyküsü (1881-2006). İstanbul: Oğlak Yayınları.