Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Şiirde cinayet: Attila İlhan dosyası

Diğer Yazılar

Haluk Seyit
Haluk Seyit
Merhabalar, Ben Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Haluk SEYİT. 28 Şubat 1984 İstanbul doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Balıkesir Üniversitesi FEF Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. (2002-2006) Selçuk Üniversitesi Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisansımı tamamladım. (2006-2007) 2007 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak çalışmaktayım. Çocukluğumdan beri hayalim yazar olmak. Birkaç roman denemem var. Olgunlaşmak adına sürekli okuyor ve yazıyorum. Youtube, instagram, facebook, twiter gibi sosyal ağlar üzerinden edebiyatı sevdirmeye çalıştığım adreslerim var ve bu yollarla güzel bir kitle yakaladım. Üniversite sınavlarına yönelik birkaç kitabım çıktı. Edebiyatla kalın, güzel kalın! Saygılarımla...

Şiir, duygu ve düşüncelerin söz sanatlarından yararlanılarak ahenkli, etkili bir şekilde dizeler hâlinde dile getirildiği edebî türdür. İnsanlık tarihi kadar eskilere dayanır kökeni. İnsanlar, yüreklerinden taşan ne ise onu, normal dilin dışında sunma gayreti içerisine girdiler. Farklı olmak, estetik olanı oluşturmak ve bunu diğer insanlara sunarak beğeni kazanmak gibi birçok öncül duygu, dürtü de vardı içinde barındırdığı. Şiir, günlük dilin dışına çıkmasıydı insanın, en etkili olana ulaşması… Fakat şiirde sadece güzelden, çiçeklerden, baharın güzelliğinden bahsedilmedi. Modern dünyanın insanı ittiği çıkmazlar, yalnızlık, melankoli, acının binbir tonu… Her şey şiirin konusu oldu. Ve tabii ki vazgeçilmez konulardan biri de “ölüm”dü.

Şiirde cinayet: Attila İlhan dosyası 1Ölüm de tıpkı diğer temalar gibi çok farklı açılardan ele alındı. Bizim makalemizde ölümün              arzulanması, cinayet işleme isteği, işlenen bir cinayetin kördüğümü gibi açılardan “ölüm” temasını ele alacağız. Ve bunu Türk edebiyatının önemli şairlerinden biri olan Attila İlhan’ın şiirlerinden yola çıkarak gerçekleştireceğiz.

Roman, makale, deneme, senaryo, gezi yazısı gibi türlerde eserler kaleme alan Attila İlhan’ı Türk okuru daha çok şairliği ile tanır. Ki sanatçının şairliğinin yazarlığına kıyasla daha güçlü olduğunu da bu vesileyle belirtmekte yarar vardır. Sanatçı “romantik” bir duruş ile “bıçkın delikanlı” bir tavrı harmanlamıştır birçok şiirinde. Ve şiirlerinde geçen ölümler dikkat çekicidir. Örneğin “Ölmek Zamanı” isimli şiirindeki ;

bana susar bir hayalle konuşurdunuz
hani fakülteden çıkarken vurmuşlardı
kollarınızda ölen tıbbıyeli çocuk
birbirinize nasıl da uymuştunuz
sevginizde yüceltici bir şeyler vardı
korku bulaşığı garip bir mutluluk
bir filmi hatırlatan belki bir romanı

dizelerinde, işlenen faili meçhul bir cinayeti okurun gözleri önüne sermekte şairimiz. Şairimizin en romantik şiirlerinden biri olan “Aysel Git Başımdan” şiirinde dahi yer alan;

Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Aysel git başımdan seni seviyorum…

dizelerindeki “ölümüm birden olacak seziyorum,” ifadesine dikkat etmeliyiz. Bu dize şiirde iki kez geçiyor. Şair “ani bir ölüm”den söz etmektedir. Bu ani ölümle kastedilen “faili meçhul” bir cinayete kurban gitme korkusu mudur? Duygusal bir şiirin başında ve sonunda evrilip çevrilerek tekrar edilen bu dizeler neyi sezdirmek istemektedir bizlere?

“Belki Gelmem Gelemem” şiirindeki;

Sen istinyede bekle ben burdayım
İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım karanlıktayım
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git!

dizelerinde hayata karşı umutsuzluğa bürünmüş anlatıcı, intiharı mı düşünmektedir? İntihar öncesi bir kararsızlık mı yaşamaktadır?

“Sisler Bulvarı” şiirindeki;

eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlayamazdı
on beş sene hüküm giyerdim

dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı.

 

dizelerinde dile getirdiği acaba nasıl bir deliliktir? On beş yıl hüküm giymesine neden olacak bir delilik ne olabilir? Kendisini ne için tutmaktadır anlatıcı? Ve öyle ki kahraman anlatıcı, hapiste de rahat duramayacağını, muhtemeldir ki kaçarken de vurulacağını düşünmektedir. Şairin aklında ölüm vardır!

“Sokaklarda Mızıka Çalma Çocuk” isimli şiirini bilir misiniz? Size aktarayım:Şiirde cinayet: Attila İlhan dosyası 2

Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme, kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun…

Kim, neden vurur mızıka çakan birisini? Üstelik bir çocuğu? Mızıka neyi temsil etmektedir? Özellikle sokaklarda çalınmamasını istememesinin sebebi nedir şairin?

“Tut ki Gecedir” şiirinde bir anda

tut ki gecedir
katiller huzursuz

der şair. Katiller, cinayetler, ölüm şairin şiirlerini sarmış gibidir.

“Usturanın Ağzında” şiirindeki şu dizeleri okuyalım bir de;

yıllar var ki serçeleri unutmuşum
kuruş kuruş beni vurmuş öldürmüşler
boşa çıkmış başkaldırmam sarhoşluğum
onlarsa benim için ışık biriktirirlermiş.

sanatçının barış iklimine dair düşünceleri olan bir kahramanın duygularını, düşüncelerini görüyoruz karşımızda. Çocukluktan yetişkinliğe geçerken hayatın güzelliğini simgeleyen değerlerin gözden düştüğünü fakat asla kaybolmadığını dile getiriyor şair. Yetişkinliğe geçerken her geçen gün, adım adım ölüme sürüklendiğini söylüyor şair. “Korkunun Krallığı” şiirindeki;

nasıl oluyor anlamıyorum
gece yayın bitmiş televizyonu kapamışım
ekranda ansızın birileri
kapalı demir bir kapı gibi suratları
gözleri ateş saçıyorlar
gözlerinde tarifsiz bir hışım
bıyıkları zifiri karanlık
ele geçirebilirlerse beni öldürmek
besbelli maksatları
(yanılıyor muyum neyim)

dizelerde cinayet öncesi -muhtemel- maktulün duygularına, değişken ve ürkek düşüncelerine yer verilmiştir. Attila İlhan’ın cinayet tutkusu, maktul psikolojisine olan merakı ortaya çıkmıştır âdeta.

Peki, bir cinayetin baştan sona tutanağının anlatıldığı “Cinayet Saati”ne ne demeli? Şiir baştan sona sembolik bir cinayetten ve tutarsızlıklardan yanadır. Örneğin şu dizelerde;

Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

denirken vapurun, kişileştirme yoluyla insan gibi ağladığı söylenmiştir. Bir diğer dizede;

Dört bıçak çekip vurdular dört kişi

“bıçak” ve “vurmak” fiili yan yana getirilmiştir. Oysa bıçak vurulmaz, saplanır. Silahla vurabiliriz oysa. Fakat şair bizi biraz düşündürmek istiyor bu cinayetle ilgili.

Cinayeti kör bir balıkçı gördü
Ben gördüm kulaklarım gördü

denilerek anlatımdaki tutarsızlığa da devam edilmiş. “Kör” bir balıkçının “görmesi” ya da “kulaklarının” “görmesi” okuru düşündürmeye devam ediyor. Şair;

Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
On üç damla gözyaşını saydım.

dizelerinde vapurun ağladığını ifade ederken neden “on üç” sayısını kullanmıştır? Bir uğursuzluğa, şeytani bir plana işaret mi etmek i istemiştir?

Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi
Polis kaatilleri arıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
Üzerime yüklediler bu işi
Sarhoştum Kasımpaşa’daydım
Vapuru onlar vurdu ben vurmadım
Cinayeti kör bir balıkçı gördü

Ben vursam kendimi vuracaktım.

dizelerinde de kendini aklamaya çalışan fakat bu sırada tek şahidi de -şahitliği kabul görmesi pek zor olan- “kör bir balıkçı” olan birinin çaresizliği anlatılmaktadır. Şiirin son dizesi her türlü ölümü göze aldığını da kanıtlıyor kahramanımızın. Fakat niyetinin öldürmek değil en fazla intihar olduğunu da açıkça ifade etmektedir.

“Üçüncü Şahsın Şiiri”ni bilmeyeniniz yoktur. Makaleyi de bu noktaya kadar okumayı bırakmadıysanız tahminime göre bir Attila İlhan hayranısınız. Üçüncü Şahsın Şiiri’ni bu yüzden biraz da sona sakladım. Bu şiiri en iyiler hak eder. Şiir şöyle başlıyor:

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım.

Üçüncü şahıs bir anlatıcı, yani aşkın dışında kalmış melankolik bir âşık var karşımızda. Ve gizli bir şekilde sevdiği kızı kıskanması, zihninde cinayet işleme arzusu uyandırmaktadır.

Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı

derken de adı dini kitaplarda da “lanetlenmiş” olarak geçen bir kralın eşi anılmaktadır. Günümüzde dahi çeşitli bahanelerle öldürülen kadınları temsil eder “Jezabel”; kadın cinayetlerini

Attila İlhan ve şiir dünyası inanılmaz geniş bir yelpazedir. Ölüm ve onun çevresinde dönen temalar Attila İlhan için vazgeçilmez duygular aynı zamanda. En romantik yaklaşım içerisine girdiği şiirlerinde bile en az bir dizede bu duyguyu, kavramı ele aldığını yukarıda yer alan ve tabii ki makalemize sığdıramadığımız şiirlerinde çokça işlemiştir. “Şiirde Cinayet” dosyası burada kapanır mı bilmem! Bunu önümüzdeki sayılarda göreceğiz.

Edebiyatla kalın, güzel kalın!

En Son Yazılar