Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Oğullar ve Renci̇de Ruhlar

Diğer Yazılar

Ramazan Atlen
Ramazan Atlen
1984 yılında Uşak’ta doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorluğun yanı sıra İngilizceden polisiye roman çevirileri yapıyor. Türkiye’nin Polisiye Dergisi Dedektif Dergi’nin 2021 yılında düzenlediği 2. Zehirli Kalem Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Öykü, deneme ve incelemeleri Dedektif Dergi’de ve çeşitli öykü seçkilerinde yayınlanmaya devam ediyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Polisiye romanlarda ana kahraman üç aşağı beş yukarı bellidir. Ya bir polistir o ya bir özel dedektif ya da amatör dedektif. Seçenekler kısıtlı olsa da suç romanı yazarlarının sıra dışı, ilginç, tuhaf kahramanlar yaratmakta üstlerine yoktur. Maurice Leblanc’ın Arsen Lüpen’i zeki ve centilmen bir hırsızdır, Agatha Cristie’nin Miss Marple’ı tonton ama cingöz bir ninedir, Armağan Tunaboylu’nun Metin Çakır’ı iyi kalpli bir pezevenktir. Bu örnekler arasında beni polisiye okumaya yönlendiren amatör dedektif karakteri yalnızca beş yaşındaki bir çocuk olan Alper Kamu’dur.

Alper Kamu’nun ilk macerası hakkında kısa bir tanıtım yapmadan önce sık sık kendi kendime sorduğum bir sorunun, “Neden polisiye roman okuruz?”   sorusunun en hoşuma giden yanıtlarından birini bu kitaptan aldığımı söylemeden geçemeyeceğim.  Evet, polisiye romanın ilk akla gelen özelliği okuyucunun merak duygusunu tabir yerindeyse gıdıklaması,  sürükleyici bir kurgu ve sürpriz bir finalle eğlenceli zaman geçirmesini sağlamasıdır.  Bununla birlikte pek çok şeyde olduğu gibi polisiyede de meselenin keyifli zaman geçirmekten daha başka yönleri olmalı. Aksi takdirde insanoğlu yaşamındaki her ediminde yalnızca hazla yetinmeyip daha yüksek tatmin duyguları aramazdı. Yazar Alper Canıgüz de “Polisiye ne işe yarar? Haddi zatında edebiyat ne işe yarar?” sorusuna esaslı bir cevap olabilecek bir cümle kuruyor kitapta:  “(…) insanlığa dair kavrayışımızı biraz daha ileri götürmeyecekse bir cinayeti çözmek neye yarar ki?” (sf.87). Evet, insanlığa dair, insana ve kendimize dair kavrayışımızı ilerletmek. Umberto Eco’nun en metafizik ve felsefi tür olarak tanımladığı suç roman ve hikâyelerinin temel işlevi bu olmalı.

Romana dönersek,  kahramanımız Alper Kamu,  -henüz 5 yaşında olmasına rağmen-  Shostakovich dinlemekte, yaşına bakmadan Dostoyevski ve Oğuz Atay okumakta,  ismini yazarken bile zorlandığım Nietzsche’yi çerez niyetine götürmektedir. Anaokulundan nefret etmekte, gerektiğinde mahallenin psikopatına kafa tutmaktan çekinmemekte, fırsat buldukça da divanın altına girip kimsenin bilmediği bir şeyler yapmaktadır.  Derken aynı mahalledeki emekli emniyet müdürü boğazı kesilerek evinde öldürülür.  Cinayet mahallinde mahallenin zararsız delisi şüpheli olarak yakalanır. Herkes katilin o olduğunu düşünse de kahramanımız buna inanmayacak ve olayı araştırmaya başlayacaktır. Kendi ifadesiyle cinayeti kimin işlediği umurunda değildir ancak sadece delilerin değil en aklı başında insanların bile birilerinin gırtlaklarını kesebileceğini herkesin anlamasını istiyordur; böyle de felsefi bir amaçla dedektifliğe soyunur. Kahramanımızın filozofik tarafı yanı sıra her bakımdan Sherlock Holmes,  Mayk Hammer ve Philip Marlowe’dan fazlası var eksiği yoktur;  zekâ, cesaret, kahramanlık gibi herkesin takdir edeceği nitelikler yanında,  bir dedektifin olmazsa olmazı olan süper zekâlı hiperaktiflik,  patavatsız hazırcevaplık ve iyi kalpli küstahlık gibi özellikler de fazlasıyla mevcuttur kendisinde. Üstelik gerektiğinde eli de ağırdır ve dahi çapkındır. Tek dezavantajı yaşının küçüklüğü olsa da, o bunu da avantaja çevirmesini bilir ve boyundan büyük işlerin altından kalkar.   Bunun gibi daha pek çok yönüyle her polisiye severin maceralarını merakla takip edeceği bir karakterdir kahramanımız.

Böylesi ilginç bir karakterin başrolde olduğu roman insanın dimağında ve damağında hoş bir tat bırakmayı başarıyor. Öte yandan afacan mı afacan bir çocuğun dedektiflik öyküsünün anlatıldığı kitapta mahalle hayatının hoş ve nahoş yönlerinin, büyümüş de küçülmüş bir çocuğun iç dünyası ve hayallerinin yanı sıra, Camus’ dan Sartre’a ve daha pek çoklarına kadar yerinde göndermeler ve dozunda bir mizah yer alıyor. Sürükleyicilik ve muamma yönüyle de tatmin edici olan ‘Oğullar ve Rencide Ruhlar’, polisiyeye soğuk bakanların bu türe ısınmaları için birebir.

 

KİTAPTAN TADIMLIK SATIRLAR

-Gerçek acı sessizdir( …) bir huzurevi gibi.

– Beş yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürüme başlar.

-Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.

-Çocuklara bakıp da saflık, masumiyet ve güzellik edebiyatı yapanların aklına şaşarım. Ben (…) insanoğlunun en alçakça eğilimlerinin en çıplak halinden başka bir şey görmüyorum. Kendimi onlardan çok farklı bir yere yerleştiriyor değilim. Sadece ben hasbelkader, içimdeki çirkinliği dışa vurmanın daha rafine yöntemlerini geliştirmiş bulunuyorum.

-Sen tanrıdan nefret ediyorsun. Seni peygamber yapmadığı için.

-Tanrı, içindeki tahammülfersa boşluğu doldurabilmek için evreni yaratır. Evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatın içine insanı yerleştirir. Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. İşte insan denen tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve en anlamsızı kılınışının hikâyesi. Evrenin orasını, burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik bir biçimde tanrıyla bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutması gerekmektedir. Hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.

-İnsan yüreği bir sarkaç gibidir işte böyle. İstediği noktaya ulaştığı anda tüm hızıyla tam tersi tarafa kaymaya başlar.

– Hiçbir şey, hiçbir zaman daha iyiye gitmezdi. Sadece insan için daha rafine sarhoşluk yöntemleri geliştirmek mümkün olabilirdi.

– Tarih tereddütten ibarettir.

 

Kitabın Künyesi;

 

Yayın Tarihi: 01/06/2017

Baskı Sayısı: 21. Baskı

Sayfa Sayısı: 204

Yayınevi: İletişim yayınları

 

En Son Yazılar