Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

SUÇ ROMANI İLE POLİSİYE ROMAN ARASINDAKİ FARKLAR

Diğer Yazılar

KİRACI

NAZ BİTTİ

Polisiye Cadısı-1

Ramazan Atlen
Ramazan Atlen
1984 yılında Uşak’ta doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorluğun yanı sıra İngilizceden polisiye roman çevirileri yapıyor. Türkiye’nin Polisiye Dergisi Dedektif Dergi’nin 2021 yılında düzenlediği 2. Zehirli Kalem Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Öykü, deneme ve incelemeleri Dedektif Dergi’de ve çeşitli öykü seçkilerinde yayınlanmaya devam ediyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Edebi metinleri neden sınıflandırma, türlerine ayırma ihtiyacı hissederiz?

Çünkü okumaya niyetlendiğimiz kitapta neyle karşılaşacağımızı bilmek isteriz, çoğu zaman kitap seçerken adından, kapağından, kitapla ilgili duyduklarımız ya da okuduklarımızdan yola çıkarak edindiğimiz izlenimlerle hareket ederiz. Bu izlenimler bizde ister istemez bir beklenti oluşturur. Bu beklenti doğru karşılandığında daha fazla keyif alır, aksi durumda ise hayal kırıklığına uğrarız. Örneğin sürükleyici bir macera okumayı umarken yoğun felsefi tartışmalarla ya da tasvirlerle karşılaştığımız bir kitaba devam etmekte zorlanırız. Aynı şekilde polisiye adıyla basıldığı için gizemli bir cinayetin çözümünü okumayı beklediğimiz bir romanda cinayet işleyen bir adamın psikolojik gelgitleriyle karşılaştığımızda da bocalarız.

Yazarlar açısından da benzer bir durum vardır. Doğru yayıncıya ve okura ulaşmak isteyen bir yazar eserini kaleme alırken hangi türde yazdığını bilmek durumundadır. Yeni bir tür yaratmayı ya da yazdığı türde yenilikler yapmayı amaçlayan bir yazar bile türler arasındaki ayrımlara dikkat etmeden bunu başaramaz.

Polisiye söz konusu olunca Batı edebiyatında crime fiction, mystery fiction, suspense ve thriller gibi farklı isimlendirmelerle karşılaşıyoruz. Türk edebiyatında ise bu türlerin hepsine birden ‘polisiye’ adı verilmektedir. Bizde ‘polisiye’ terimi esas olarak -muamma içeren bir suçun çözüldüğü tür anlamında- mystery fiction için kullanılsa da cinayet ve suç içeren bütün türleri şemsiye gibi içine almış durumdadır. Öyle ki Agatha Christie’nin romanları da polisiye adıyla basılmaktadır Patricia Highsmith’in Ripley serisi ya da Mario Puzo’nun Baba romanı da. Oysa bahsi geçen romanların birbirine benzemediğini anlamak hiç de zor değildir. Türk polisiyesindeki asıl sorun suç içeren bütün romanların polisiye (mystery) kapsamına dahil edilmesinden ibarettir. İşte bu noktada mystery fiction ile diğerleri -özellikle de crime fiction- arasında bir ayrımın şart olduğu aşikârdır.

Polisiye romanlarda (Mystery novels) bir suç (çoğunlukla cinayet) işlenir,  olay örgüsü bu suçun çözümüyle ilerler. Amaç suçu kimin, nasıl ve neden işlediğini belirlemek ve bir tür adalet elde etmektir. Suç romanları (crime novels) ise adı üstünde suç ve suçluyu anlatan romanlardır. Bu romanlarda soygun ve cinayet başta olmak üzere her türden suçun tasviri vardır. Gangsterler, mafya ve çete üyeleri kadar suç işleyen ya da suça sürüklenen sıradan insanların ve onları yakalamaya yeminli polislerin hikâyeleri anlatılırken insanların neden suç işlediğine, iyi ve kötü arasındaki mücadeleye dair meseleler tartışılır.

Polisiye romanlarla suç romanları arasındaki en temel ayrım muamma (gizem) meselesidir. Polisiye romanların olmazsa olmazı suç değil, muammadır; çünkü suç içermeyen, yalnızca bir muammanın çözümünü hikâye eden polisiyeler vardır. Örneğin Sherlock Holmes öykülerinin azımsanmayacak bir bölümünde ünlü dedektif suçla alakalı olmayan gizemli durumların peşine düşer. Dolayısıyla polisiye romanlar genelde suçla ilgili bir gizemin ardından yatan gerçekle ilgilidir. Suç romanları ise gizem içermek zorunda değillerdir, bu tür romanlarda merak unsuru daha çok kahramanın başına ne geleceği, suçluysa yakalanıp yakalanmayacağıyla ilgilidir.

SUÇ ROMANI İLE POLİSİYE ROMAN ARASINDAKİ FARKLAR 1

Polisiye romanların olmazsa olmaz kabilinden temel unsurları vardır: Karmaşık ve örtbas edilmiş bir suç, bu suçu çözmeyi amaçlayan bir araştırmacı, bilinmeyen bir suçlu, çok sayıda şüpheli, ipuçlarının değerlendirilerek şüphelilerin tek tek elenmesi, suçlunun bulunması ve yakalanması. Buradan da anlaşıldığı gibi polisiye romanların son derece katı ve kurallı bir yapısı vardır ve bu yapı onları klişeye düşmeye daha elverişli kılar. Suç romanları ise -bu türden belirlenmiş kurallarla kısıtlanmadığından- yazarına daha geniş bir özgürlük alanı tanır.

İki tür arasında başka ayrımlar da söz konusudur. Suç romanlarında suçlular genellikle hikâyenin başlarında ortaya çıkarken hatta başkahraman bile olabilirken, polisiye romanlarda suçlular hikâyenin sonunda görünürler. Polisiye romanlarda suç genellikle hikâyenin başlarında işlenir, suç romanlarında ise tam tersidir. Polisiye romanlar okurunu bir cinayetin kim tarafından, nasıl ve neden işlendiğini çözmeye çalışan bir dedektife dönüştürür, bu bakımdan daha çok akıl yürütmenin (gri hücreler) hâkim olduğu bir türdür. Suç işlemek durumunda kalan, işlediği suçun pişmanlığını yaşayan, aynı zamanda yakalanmamaya çabalayan karakterlerin işlendiği, daha dramatik yapıdaki suç romanlarında ise duygular daha baskındır. Polisiye romanlar daha az şiddet içerir, cinayetler işlense de cinayet sahneleri ayrıntılı biçimde verilmez, suç romanlarında ise amaç çoğunlukla cinayetin tüm vahşiliği ve gerçekliğiyle aktarılarak okuru dehşete düşürmektir. Polisiye romanlarda suçlu en sonda yakalanır ve adalet yerini bulur, suç romanlarında ise -bilhassa alt türü olan kara romanlarda- mutsuz son olmazsa olmaz gibidir. Felsefi açıdan bakıldığında polisiye romanlar insanoğlunun yaşamla ilgili gerçeği arayışının alegorisi gibidir. Suç romanları ise okurunu varoluşa ve insanın gerçek tabiatına dair sorgulamalara iter.

Patricia Highsmith’in Trendeki Yabancılar romanı kendisini cinayet işlemeye yönelten şartlar altında bulan sıradan bir adamın gerilim dolu hikâyesidir. Ancak bu hikâye romandaki dedektif karakterinin gizemli bir cinayeti çözmesi şeklinde kaleme alınsaydı bir polisiye roman olacaktı. Dolayısıyla aralarındaki bunca farka rağmen her suç romanının polisiye romana, her polisiye romanın suç romanına dönüşme potansiyeli vardır.

Sonuç olarak, bir hikâyenin hangi türde olacağına karar verecek olan kişi yazarıdır. Hiçbir türün birbirine üstünlüğü yoktur, kötü bir polisiye roman iyi bir suç romanından daha evla değildir. Ancak bir suç romanına sırf suç içerdiği için polisiye demek hem yazarına ve kitaba haksızlık etmek hem de okuru yanıltmak anlamına gelir.

KAYNAKLAR:

1-Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! Türkiye’de Polisiye Romanın 125 Yıllık Öyküsü (1881 – 2006), Erol Üyepazarcı, 2008.

2- https://en.wikipedia.org/wiki/Mystery_fiction

3-https://www.masterclass.com/articles/mystery-thriller-and-crime-novels-whats-the-difference

4-https://www.writersdigest.com/write-better-fiction/differences-crime-novel-mystery-novel-thriller-novel

5- https://www.mysteryandsuspense.com/crime-thriller-vs-mystery/

En Son Yazılar