EMEL ASLAN’DAN GÜÇLÜ SÖZCÜKLERİN TEKİNSİZ DİYARINDA BİR GEZİNTİ
“Her şey değişti; yerle gök, güneşle ay yer değiştirdi. Nereye gittikleri de umurumda değildi.”
(“Sürpriz!”, Emel Aslan, Suç ve Bela Öyküleri, s. 64)
Emel Aslan’ın Suç ve Bela Öyküleri, İthaki Yayınları’nın Pangea Kitaplığı’ndan 2023 yılı sonunda çıktı. İçinde dokuz öykü barındıran kitabın kapak illüstrasyonu Ebrahel Lurci’ye, editörlüğü Ceyhan Usanmaz’a ait. Kapağında bir kedi gördüğüm zaman beni benden alan kitaplar serisine bir tane daha eklendi böylece. Antalya doğumlu yazarımız ile aynı kuşağın çocuğu olmak ve hayvanları sevmek haricinde bir ortak noktamız daha var: Türkiye’nin ilk polisiye e-dergisi Dedektif Dergi ile yollarımızın kesişmiş olması.
Emel Aslan ODTÜ’de Çevre Mühendisliği okuduktan ve uzun yıllar Ankara’da farklı disiplinlerde çalıştıktan sonra kurumsal hayata veda etmiş. Serbest çevirmenlik yaparak yazı-çizi işlerine bulaşmış. EskiYeni bünyesinde yayımlanan Mahalle Baskısı dergisinin kurucusu, editörü ve yazarlarından biriymiş. ONK Ajans’a bağlı olarak Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları ve özel tiyatrolar için tiyatro oyunları çevirmeye ve yazmaya başlamış. Tam da aynı sıralarda Dedektif Dergi’de yazmaya ve Herdem Kitap/Polisiye serisi için editörlük yapmaya başlıyor. Benim ilk polise öykü kitabım olan Dedektif Tilda ve Diğerlerinin Olağanüstü Maceraları’nın editörlüğünü de yapmıştı. Başka bir deyişle Emel Aslan, Dedektif Tilda’nın vaftiz annesidir. O yüzden bu yazdıklarımın subjektif olduğunu belirtmek isterim.
Suç ve Bela Öyküleri, “Balkon” isimli öykü ile açılış yapıyor. Öyküyü okuduktan sonra arkanıza yaslanıp, “Az önce neler yaşadım ben?” diye düşünmenizi sağlıyor. İyi kurgulanmış hikâye, gizemli bir rüyadan geçerek kahramanın hayatında başka bir geçide kapılar açıyor.
İkinci öykü “Bıraksaydım da Ölseydi” muzip bir suikast girişimi. Kendisine köle gibi davranan karısını öldürmeye çalışan adamın başına neler gelmiş, okumak istersiniz herhâlde.
Üçüncü öykü “Odadaki Fil”, gonca hâlinde bir çiçek olarak karşımıza çıkıyor. Açtığı zaman hangi çiçeğe dönüşeceğini bilemeyeceğiniz bir gizemle taç yapraklarını bir bir okuyucuya sunuyor. Tek tek açılan yapraklar, kahramanların gizli çamaşırlarını da gözler önüne seriyor.
“Sentez”de bir hiç olduğuna inandığı kendisinden, yaşadığı hayal kırıklıkları yüzünden bir katil sentezleyen insanı seyrediyoruz. Dehşetle ama hüzünle. “Bir insan bu kadar yalnız olabilir mi?” sorusunu da ayaklarımızın altında tekmeleyerek…
“Sürpriz!” öyküsü kanınızı donduracak nitelikte. Spoiler vermeyeyim ama kediye yaptıklarını okuyunca adamı ben kendi ellerimle öldürmek istedim!
“Neden?” isimli öykü beni gözyaşlarına boğuyor. Neden’ini okuduğunuz zaman öğrenesiniz diye hiçbir ipucu vermeyeceğim.
Kitaba ismini veren “Suç ve Bela” heyecanlı bir öykü. Çocukluk anılarınızı gözlerinizin önüne seren, ama sonrasında yüreğinizi sıkıştıran, içinizdeki ateşi önce harlayıp sonra söndüren bir hikâye.
“Oyuna Davet” her şeyini kaybetmiş bir adamın daha kaybedecek nesi olabilir dedirterek ters köşeyle biterken kitabın en heyecan yaratan öyküsü payesini almayı hak ediyor.
Son öykü “Mükemmel” ise mükemmel planlanmış bir cinayetin mükemmel bir şekilde sona erişini anlatan ve sonuyla okuyucuyu yine yerinden hoplatan bir öykü.
Dedektif Dergi’de devam eden fantastik polis kahramanım Ozan Ilgın’ın 20. sayısını yazacağım diye kelimelerle cebelleştiğim şu günlerde, kendi sözcükleriyle sulh olmuş bir hikâye anlatıcısını okumak gözlerime de ruhuma da iyi geldi. Sizlere de Suç ve Bela Öyküleri’ni okumanızı ve yerli yerinde kullanılmış güçlü sözcüklerin tekinsiz diyarında bir gezintiye çıkmanızı tavsiye ederim.