Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Sürprizlerle Dolu Etkileyici Bir Polisiye Komedi Filmi: ÖLÜM TUZAĞI

Diğer Yazılar

Yasemin Şen
Yasemin Şen
1982 İstanbul doğumluyum, Trabzonluyum. Koç Üniversitesi'nde Ekonomi, Sabancı ve Florida Üniversitelerinde İşletme yüksek lisans bölümlerinde okudum. Şu anda Anadolu Üniversitesi'nde Sosyoloji okumaya devam ediyorum. Yapımcı Zeynep Atakan'ın eğitmenliğinde YapımLab'de(Zeyno Film) "Yapımcılık Laboratuvarı" mezunu da oldum. 2008 yılında kurumsal hayata atıldım. 2015 yılında kurumsal hayata bir ara verdim. Bu yıldan itibaren yıllardır izlediğim filmlere yenilerini ekleyerek daha fazla not tutmaya araştırmaya ve analiz etmeye başladım. 2017 yılında "Hercumabirfilm" isimli bir instagram sayfası açtım. Sayfamda her hafta cuma günü sinema tarihine damgasını vurmuş filmlerden birini seçerek hakkında hap bilgi paylaşıyorum. Amacım sinemanın hayatımıza en kolay dokunan sanat olduğunu takipçilere hatırlatmak. Aynı formatta "Keyifli Alışveriş" ve "Anatolian" dergilerinde aylık olarak 4 sayfa yazılarım çıkıyor.

Film Adı: Ölüm Tuzağı

  • Orijinal film adı: Deathtrap
  • IMDB: 7 / 10
  • Tür: Komedi, Polisiye, Gizem
  • Süre: 1 sa. 56 dk.
  • Renk: Renkli
  • Yapım yılı: 1982
  • Ülke: ABD
  • Yönetmen: Sidney Lumet
  • Oyuncular: Michael Caine, Christopher Reeve, Dyan Cannon, Irene Worth, Henry Jones
  • Uyarlanan oyunun yazarı: Ira Levin

Bu enfes film çekildiğinde yakışıklı aktör Christopher Reeve kariyerinin doruğundadır.  “Superman I” (1978) ve “Superman II” (1980) film serilerinde yer almış ve genç kızların kalplerini fethetmiştir bile.  Reeve bu rolü, süper kahraman statüsünden kurtulmak, aldığı aktörlük eğitimini bu film ile sonuna kadar kullanmak istediği için kabul ettiğini ifade etmiştir.

Film çekildiği dönemde birisi daha ününün doruklarındadır: Rubik’s Cube! (Rupik Küpü) Öyle ünlüdür ki filmin afişinde ona büyük bir hevesle yer verilir. Afişte, küpün içine yerleştirilen karakterlerle aslında anlatılmak istenen bilmece gibi yaşanacak olaylar zinciridir.  Komik bir bilgi daha vermek isterim ki, o dönemin pazarlamacıları da filmin tanıtımı için dev bir Rubik küp yaptırmıştır.

Ünlü İngiliz aktör Michael Caine “Sidney Bruhl” rolünü kendi fikrince “deli” bulduğu için zevkle kabul ettiğini ifade etmiştir.  Kendisi ilginç rollerin insanıdır.  Yönetmen Sidney Lumet ile ilk filmidir Caine’in ama kendisinden aldığı ilk teklif değildir.  1965 yapımı Sean Connery’nin başrolde olduğu “The Hill (Tepe)” filmi için teklif almış fakat bu teklifi kariyerinde sıçrama yaratacak film olan “Alfie” için reddetmiştir.  Fakat bu Lumet ile aralarındaki dostluğu zedelemeyecek ve Caine kendisine Lumet’ten bu rol için teklif geldiğinde ihya olduğunu da belirtecektir.

Film Ira Levin’in tiyatro oyunundan uyarlanmıştır.  Kendisi bu oyunuyla Edgar ödülü sahibi olmuştur.  1978 yılında Music Box Tiyatrosu’nda sahne alan oyun; 1982’de Biltmore Tiyatrosu’na geçmiş ve toplamda 793 kere sahnelenmiştir ve Broadway tarihinde perde alan en uzun soluklu oyun olmuştur.

Filmdeki tiyatro sahnesi Music Box sahnesidir ve oyun da o dönem bu tiyatroda hala devam etmektedir ve tiyatro sahnesi orijinal haliyle filmde yer almıştır. Warner Bros tarafından hakları satın alınan oyun, aslında tiyatro oyununu sonlandırıp filme geçiş yapmak üzere planlanmıştır.  Fakat tiyatro oyununa ilgi o kadar fazla olmuştur ki oyun film çekimine rağmen devam etmiştir.  Tarihte bu gibi; hem oyunu hem de filmi aynı anda büyük başarı kazanmış bir hikâye çok azdır.  Oyun aynı zamanda müzikal olmamasına rağmen (o dönemde müzikallere film stüdyoları tarafından ilgi büyüktür) o dönem satın alınan en pahalı oyun da olmuştur (1 milyon Dolar)  “Daily Variety” haberine göre ise Christopher Reeve bu filmde rol almak için o sırada sahnesinde yer aldığı yine bir Broadway oyunu olan“July (Temmuz)”dan ayrılmıştır. Reeve, bu filminden sonra bir başka tiyatro uyarlamasında daha rol alacaktır: “Somewhere in Time (1980)”.  Çok ilginç ve ayrıntı bir bilgi de vermek gerekirse, film adaptasyonu için yatırımcılardan biri olan Claus von Bülow; Caine’nin canlandırdığı karakter gibi karısını öldürmüş ve hapse girmiştir.  Onun hayatını anlatan “Reversal of Fortune (1990)” filmindeki Bülow rolü ile Jeremy Irons da Oscar ödülü sahibi olmuştur.

Filmin konusundan kısaca bahsetmem gerekirse: Clifford Anderson ünlü bir tiyatro oyunu yazarıdır.  Anderson, “Cinayet Oyunu” isimli ünlü oyunun da yazarıdır.  Kariyerinin düşüşünde olan Anderson, varlıklı eşi Myra ile Batı Hampton’da gösterişli bir evde oturmaktadır.

Bir gün başarısız geçen yeni oyununun sahnelenmesinin ardından evine döndüğünde karısına, seminerine katılan öğrencilerinden biri olan Anderson’ın kendisine “Deathtrap (Ölüm Tuzağı)” adlı bir oyun senaryosu gönderdiğini ve onu inanılmaz heyecanlandırdığını anlatır.  Böyle bir senaryo ile yeniden yükselişe geçebileceğini söyler Myra’ya.  Hemen plan yapılır.  Anderson senaryoyu tartışmak için eve davet edilecek ve öldürülüp, senaryosuna el konulacaktır!  Peki, işler planlandığı gibi gidecek midir?

Film inanılmaz sürükleyici ve olay örgüsü gerçekten sürprizlerle dolu.  Filme özellikle espri katan da Bruhl’un eşi Myra ve komşuları medyum Bayan Helga karakterleri diyebilirim. Helga’yı canlandıran İngiliz aktris Irene Worth ise 3 Tony ödülüne sahip ünlü bir tiyatro oyuncusudur.

Bu bölüm “spoiler “ içerir. Dilerseniz bu paragrafı okumayı atlayabilirsiniz. Anderson rolünde izlediğimiz Christopher Reeve’i o dönemin seyircisi Superman ile o kadar bağdaştırmıştır ki (hala da Hollywood’da Christpher Reeve gelmiş geçmiş en iyi Superman olarak kabul edilmektedir), bu rol ile karşılarına çıktığında seyirci oldukça şaşırır.  Reeve’i hafif uzamış saçları ve o dönemin moda kıyafetleri içinde gördüğünüzde adamın yakışıklılığı karşısında saygı duruşuna geçmemeniz imkânsız.

Christopher Reeve için bu rol sıradışı ve büyük risk taşıyan bir durumdur. Reeve bir Superman iken, şimdi bir gay rolü ile karşımıza çıkmıştır! Ve inanılmaz da başarılıdır.  Komedi-gerilim filmimiz aslında gay öpüşme sahnesi ile zamanında adında oldukça söz ettirmiştir.  Caine ve Reeve öpüşme sahnelerinde o kadar gerilmişlerdi ki, bu sahnenin çekimi sırasında ikili bol miktarda alkol alır. Kendi deyimlerine göre o an ikiliye istediğinizi bile yaptırabilirmişsiniz.

TV gösterimi için ise bu sahnenin bir alternatifi de çekilmiştir.  Alternatifte Reeve, Caine’e yaklaşarak yanağını okşar ve gözlerinin içine derince bakar.  Öpüşme sahnesi aslında oyunda yoktur.  Bu sahne tamamen ses getirmesi için yaratılmıştır.  Getirmiştir de. (500.000 Dolar bütçe ile çekilen film Box-Office’de 10 milyon Dolar hâsılat getirmiştir)

Myra’yı canlandıran aktris Dyan Cannon yine bir cinayet temalı TV serisi ile çıkış yapmıştır. (The Rise and Fall of Legs Diamond, 1960)  Gözü ünlü aktör Cary Grant’ten başkasını görmez.  Kendisinden 35 yaş büyük ünlü aktörle de evlenir hatta çiftin bir de kızları olur.  Yapımcı, yönetmen, yazar ve editör kimliği de olan aktristin bir de 1976’da Oscar’a aday olan kısa filmi vardır: Number One (1976)

Yönetmen Sidney Lumet’e göre bu tonda bir film çekerken hata yapmak sinema sektöründe bir intihardır.  Gerçekten de öyledir çünkü film içerisinde komedi, gizem, gerilim ve polisiye barındıran bir melodram aslında.  Bu sentez öyle homojen olmalıdır ki; birinin dozajı arttırıldığında film kimlik kaybına uğrayabilir.  Lumet’e göre komedi ile gizem arasında ince bir çizgi vardır ve zamanlaması çok hassastır, öyle ki seyirci korktuğunda ilk reaksiyonu gülmektir!  Lumet’in bu ilk gizem ve polisiye filmi değildir, kendisi aynı zamanda “12 Angry Men (12 Kızgın Adam), 1957” ve “Orient Ekspresinde Cinayet, 1974” filmlerinin de yönetmenidir.  Filmde tiyatro sahnesinde gazete dağıtıcısı olarak karşımıza çıkan ufaklık da Lumet’in gerçek kızıdır.

Çok sevdiğim Christopher Reeve’den bahsederek kapanışı yapmak istiyorum.  Belki birçoğunuz biliyorsunuzdur, çok acıdır ki Reeve’in hayat kapanışı çok acıklı olmuştur.  Attan düşüp boynunu kırmış, genç yaşında özel tekerlekli aracıyla yaşamını sürdürmeye çalışmıştır.  “The Reeve” Vakfını kurarak, bu rahatsızlıktan muzdarip kişilerin tedavisi ve tedavi araştırmaları için büyük yatırım kaynağı oluşturmuştur.  Reeve varlıklı ve kültürlü bir aileden gelmektedir.  Kendisi Cornell Üniversitesi’nin son sınıfında New York’taki ünlü Juilliard okuluna seçilen 2 öğrenciden biridir.  Seçilen diğer öğrenciyi Reeve gibi biz de çok severiz: Robin Williams!

Robin ile Reeve, Reeve’in hayatının sonuna kadar asla ayrılmayan bir ikili olur.  Reeve bir röportajında; kazadan sonra onu güldüren ve hayata tutunduran tek insanın Robin Williams olduğunu söyler.  En yakın dostu vefat ettiğinde, Robin Williams da dostunu asla unutmaz ve aldığı Oscar’ı ona ithaf eder. Bu kadar hayat dolu sevgili Robin Williams ise Parkinson hastalığına yakalandığını öğrendikten sonra depresyona girer ve maalesef yaşamına son verir…

Keyifli izlemeler dilerim!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar