Hasan Keskin; 43 yaşında, otopsi uzmanı bir Adli Tıp Doktoru. Hiç terk etmediği bir alışkanlığı var, uyanır uyanmaz kahve eşliğinde gazete okumak. Doğu Anadolu bölgemizin küçük bir ilçesindeki tek yerel gazetenin manşeti aynen şöyleydi: “Tek Kurşun, Temiz İnfaz” Başını hafifçe kaldırdı Dr. Hasan ve kısık sesle bir şeyler fısıldadı kendi kendine: “Ya Otopsi Yapılmasaydı”
İhbar Tüm İlçeyi Harekete Geçirdi!
Yer, Doğu Anadolu bölgemizin küçük ilçelerinden biriydi. Soğuk bir kış günüydü ve hain terör örgütünün dahi inine çekildiği ilçede sessiz bir ortam mevcuttu. Sabahın erken saatlerinde 155 Polis İmdat hattına gelen bir çağrı, bu duruma son verdi. Arayan kişi çarşı merkezinde esnaf olduğunu ve bitişiğindeki dükkanın önünde çuvala konmuş bir insan cesedinin bulunduğunu bildiriyordu. Ekipler ivedilikle olay yerine intikal etmişti fakat terör faaliyetlerinin yoğun olduğu bir bölge olduğundan güvenlik tedbirlerini üst düzeyde tutarak konuyu değerlendiriyorlardı. Kısa süre içerisinde cesedin kimlik belirlemesi yapıldı. Ceset, çuvalın önünde bulunduğu dükkanının işletmecisi Temel Çakır’a aitti. Çakır, henüz kırklı yaşlarındaydı ve birkaç gün önce ailesi tarafından kayıp ihbarında bulunulmuştu. Cesedine bu şekilde ulaşılması tüm ilçeyi kuşkulandırmıştı ve tüm gözler güvenlik güçlerine yönelmişti.
“Somut Şeylere İhtiyacımız Var”
Olayın yaşandığı yerin küçük bir kasaba olmasından dolayı hemen herkes konudan haberdar olmuştu. Borç sebebiyle öldürüldüğünü iddia edenler de vardı, yakınları tarafından pek sevilmediğini söyleyenler de. Bu tarz dayanaksız bilgiler halkın dilinde dolanıp duruyordu fakat, emniyet birimleri için bir şey ifade etmiyordu. Bunun için çok sıkı bir çalışma başlatıldı. Bölgede geniş güvenlik tedbirleri alındı ve olay yeri inceleme ekipleri detaylı çalışmalarına başladı. Geriye dönük olarak ipucu aranıyor, ilçenin tüm güvenlik kameraları inceleniyor ve ilgili olabilecek herkesin ifadesine başvuruluyordu. Parmak izi, ayakkabı izi, biyolojik ve kimyasal bulgu, görgü şahidi ve kamera görüntüsü… Somut bir şeylere ihtiyaç vardı, şüpheye yer bırakmayarak faile yakınlaşma sağlayacak bir şeylere.
Ölü Muayenesi ve Klasik Otopsi
Olay yeri inceleme ekipleri detaylı çalışmalarını bitirmişlerdi ve ele geçirdikleri bulguları inceleme için Kriminal Polis Laboratuvarı’na göndermişlerdi. Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı da olay yerine gelerek incelemelerde bulunmuş, olay yerindeki araştırmaların son bulmasıyla cesete otopsi yapılması talimatını vermişti. Bu talimat üzerine Temel Çakır’ın cansız bedeni belediye ekiplerince cenaze nakil aracına alınarak İlçe Devlet Hastanesi’ne nakledildi. Bu ilçemizde otopsi birimi olmadığı için Savcı Bey’in eşliğinde yalnızca ölü muayene işlemi yapıldıktan sonra, ceset otopsi için il merkezine sevk edilecekti. Bu aşamada mevzuat hükümleri doğrultusunda, Cumhuriyet Savcısının başkanlığında bir Adli Tabip, bir Otopsi Teknisyeni ve Kamera-Fotoğraf Bilirkişileri görev yapıyordu. Ceset üzerinde cerrahi müdahalede bulunulmadan ölüm sebebi tespit edilmeye çalışılıyordu. Fakat şahsın ölümüne sebep olabilecek herhangi bir ize rastlanılmadı. Adli Tabibin önerisi ve Cumhuriyet Savcısının onayıyla ceset kesin ölüm nedeninin tespiti amacıyla “Klasik Otopsi” için il merkezine gönderildi.
“Tek Kurşun, Temiz İnfaz”
Yapılan otopsi sonucunda Çakır’ın beyninden 1 adet 7×65 mm çapında mermiye ait çekirdek çıkarılmış, kesin ölüm nedeni ise “Ateşli silah yaralanması neticesinde oluşan beyin kanaması ve vücut komplikasyonları”olarak ifade edilmişti. Ama bu nasıl olabilirdi?
İlçede yapılan ölü muayenesi sırasında, kafatasında bir fişek giriş deliğine rastlanılmamıştı. Hatta şahsın soğuktan ya da darp sebebiyle öldüğü dahi düşünülmüştü. Bu bulgu şu ana kadar ki her fikri yıkmıştı adeta. Acaba neden böyle olmuştu?
İl merkezinde otopsiyi yapan doktor, hemen ilçedeki Adli Tabip ile iletişim kurmuş konuyu bildirmişti. Karşılıklı olarak bir inceleme değerlendirmesi yapıldı. Gerçekten de ilçede yapılan ölü muayenesi fotoğraflarında kafatası arka yüzeyde herhangi bir iz gözükmüyordu. Cesedin il merkezine nakli de polis refakatinde gerçekleştiği için bu süreçte de bir şey olmuş olamazdı. Peki bunun açıklaması ne olabilirdi?
=Hastalık + Soğuk Hava + 7×65
Bir çıkarımda bulunamayan iki Adli Tabip hemen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ile iletişim kurarak yaşananları anlattılar. Bazı uzmanların görüşü alındı ve derlendirildi. Birkaç günlük bir çaba sonucunda eksiklik giderilmiş oldu. Üç sebep bulunmuştu. İlki fişeğin çapıydı, yani kullanılan silahın fişeği, pek yaygın olmayan küçük çapta bir mermiydi. İkincisi, şahsın “Hiperkoagülasyon” hastalığıydı. Yani aşırı kan pıhtılaşması ve yavaş dolaşım. Üçüncüsü de -20 derecenin de altında seyreden hava sıcaklıkları.
Bu sebeplerin birleşmesiyle şu sonuçlar söz konusuydu: Silahtan çıkan küçük çaplı çekirdek deri altına girip kafa tasını delmesinin ardından deri kendini hemen toparlamış ve sanki hiç delinmemiş gibi bir hal almıştır. Hastalık ve soğuk hava neticesinde kan kaybı yaşanmamıştır. Kan kaybı yaşanmış olsa bile, fazla değildir. Az da olsa akan kan, silahı ateşleyen tarafından hemen temizlenmiştir.Bu işlem, katilin bilerek/planlayarak yaptığı bir uygulama da olmasa da, adli birimlerin işlerini zorlaştırmaya yetmiştir.
Eksik İtiraf!
Adli incelemelerin teknik kısmında bunlar yaşanırken asayiş birimleri şahsın telefon kayıtlarını inceleyerek son iletişim kurduğu kişileri ve aile-arkadaş çevrelerini kıskaca çoktan almıştı. Aradan üç-dört gün kadar bir süre geçmişti ve şartlar emniyet görevlilerinin istediği yönde ilerliyordu. Cumhuriyet Savcısı’nın talimatıyla, olayla ilgisi olduğu düşünülen dört şahısla alakalı olarak yakalama kararı ve 6 adrese de arama kararı çıkarıldı. Özel Harekat, Terörle Mücadele, Asayiş ve Olay Yeri İnceleme birimlerinin ortak düzenlediği eş zamanlı operasyonlar sonucunda dört şahıs da kıskıvrak ele geçirildi. Olay yeri inceleme ekipleri şüpheli şahıslardan alınan bilgiler doğrultusunda cinayetin işlendiği yeri tespit ederek cinayet silahını buldular ve failler ile cinayet saati hakkında da doğrulayıcı bilgilere ulaştılar. Şüphelilerden Kemal Kenar, cinayeti işlediğini kısa sürede itiraf etti fakat yalnız olduğunu iddia ediyordu. Cinayet mahallinde bulunan ve mukayese sonucu diğer üç şüpheli şahsa ait olduğu tespit edilen parmak izleri de bu itirafın eksikliğini kapatıyordu. Ayrıca telefon sinyalleri ve şahısların tutarsız ifadeleri de mahkeme heyetine gerçekleri görme konusunda ışık olacaktı.
4’te 4 tutuklama, Karar sonraki duruşmada
Cinayetin işlenmesinin üzerinden yalnızca on iki gün geçmişti. Toplumu derinden ilgilendiren böyle bir olayda adaletin hızlı tesisi oldukça önemliydi. Herkes üzerine düşeni yaptı ve dört zanlı on iki gün içinde mahkeme önüne çıkarıldı. Olayı aydınlatmaya yönelik çalışmaları çok başarılı bulduğunu ve görev alan herkesi tebrik ettiğini ileterek başladı mahkeme heyeti duruşmaya. İddianamedeki ayrıntıların ispatı ve şahıs ifadelerinin tutarlılığı ile ilgili dosyadaki eksiklerin giderilmesi için karar bir sonraki duruşmaya bırakıldı. Fakat 4 şahsın tutuklanarak cezaevine gönderilmesine de hükmedildi. Bu kadar kısa sürede elde edilenlerle başta Çakır’ın ailesi olmak üzere tüm toplumun vicdanı bir nebze rahatlamış oldu.
Otopsi Gerçekleri;
Yazımıza konu olan mesele, Adli Tıp Uzmanı Dr.Hasan’ın başından geçen bir gerçek bir olay. Onun da dediği gibi “Ya otopsi yapılmasaydı?” Bu olayda cinayet şüphesi aşikardı ve ilçedeki ölü muayene işlemi yeterli görülmeyerek klasik otopsi istenmişti. Peki bu ceset dükkan önünde genç bir şahsa değil de, ev içerisinde yaşlı bir şahsa ait olsaydı ne olurdu? Ölü muayenesinde yaş ve ölüm yeri dikkate alınarak “yaşa bağlı normal ölüm” ya da “demans” sonucuna varılabilir ve ölü şahıs için otopsi işlemine gerekli görülmezdi. Dolayısıyla bir cinayet soruşturması başlamadan biterdi. Adli incelemeler alanında çalışan personelin eğitim ve dikkatinin yeterli olmadığı bu gibi durumlarla her zaman karşılaşılabilir.
Otopsi; kısa tanımıyla, ölü şahsın ölüm nedenini belirlemek için yapılan incelemedir. Adli vakalarda otopsi için aileden izin alınmasına gerek yoktur, adli durumlar dışındaysa ailenin talebi üzerine otopsi kararı çıkarılabilir. Otopsinin Ölü Muayeneden temel farkıysa, ölü muayene yalnızca dış bölüm incelemesidir. Otopsi incelemesi ise baş-göğüs-karın boşluklarının da açılarak ceset üzerinde yapılan iç incelemedir. Otopsinin de çeşitleri bulunmaktadır. Zehirlenerek öldüğü düşünülen ceset üzerinde incelemeyle yüksekten düşme sonucu öldüğü düşünülen ceset üzerindeki inceleme farklıdır. Ölüm sebebiyle ilgili detaylı ön bilgi yoksa klasik otopsi yapılır. En yaygın kullanılan bu yöntemde, şahsın tüm iç organları ölçülüp-tartılır, örnek alınır ve Kimya-Biyoloji İhtisas Dairelerine gönderilir. İşlem bitiminde ise cesedin derisi tekrar dikilir. Bu aşamaya çok önem verilir. Sebebiyse, yakınlarını kaybetmiş ailelere kötü bir görüntü göstererek üzüntülerinin artmasını önlemektir.
Ölümün üzerinden geçen süre de otopsi sonucunu etkileyebilir. Çünkü ölümün ardından çok kısa süre sonra kurtlanma olarak da tabir edilen biyolojik hareketlilikler ceset üzerinde başlar. Hava sıcaklığının yüksek olması, ortamın ıslak-nemli olması, cesette bulunan açık yaralar da bu evreleri etkiler. Uygun zaman ve koşullarda yapılan otopsi incelemesi sonucunda şahısların ölüm sebeplerinin bulunamaması, çok küçük bir ihtimal olsa da mümkündür. %1-2 düzeyindedir bu oran…
Evet, konu otopsi olunca eğitimin de ötesinde bir öz başarı-yetenek söz konusu. Ceset fotoğrafı görmeye dayanamayan insanların olduğu bilinirken, ölü bir bedenin incelenmesi pek de kolay olmasa gerek. Bu ceset bir günlük de olabilir, iki haftalık da, altı aylık da… Fakat adaletin tesisi için bunu da birilerinin yapması gerekiyor. Bu fedakarlığı, Tıp Fakültesi mezunu Adli Tabiplerle birlikte Otopsi Teknisyenleri ve Adli Görüntüleme Uzmanları yapıyorlar. Dışarıdan bakıldığında nasıl görünüyor bilmiyorum ama, yıllarını-ömürlerini bu işe adamış insanların, başarılarıyla gurur duymaları için pek çok haklı nedenleri var…
***
Evet değerli takipçilerim… Sizlerden gelen geri bildirimler ile ziyadesiyle mutlu oluyorum. Artık her ay yayınlanan Dedektif’i “Adli Bilimler İncelemeleri” alanında temsil etmek de oldukça memnun edici. Keyifle okuduğunuz polisiye hikayelerde karşılaştığınız ve arka planını merak ettiğiniz teknik-bilimsel yöntemleri bize bildirebilir, o konuların Dedektif’de detaylı incelenmesine öncülük edebilirsiniz. Unutmayın, Adaletin tesisi için, “İğne İle Kuyu Kazanlar” var…
-F.S-