• Zehirli Kalem Öykü Ödülü
  • Katkıda Bulunanlar
  • Blog
  • Sayılar
    • Dedektif 32. Sayı
  • Reklam
    • Sık Sorulan Sorular
      • Bulmacalar
      • Bilim Kurgu
      • Tüm Hikayeler
      • Hikaye Dinle
      • Tüm Makaleler
      • Röportajlar
      • Kitaplar
Dedektif | Polisiye Dergi

ipuçlarını takip edin!

Dedektif
  • Zehirli Kalem Öykü Ödülü
  • Katkıda Bulunanlar
  • Blog
  • Sayılar
    • Dedektif 32. Sayı
  • Reklam
    • Sık Sorulan Sorular
      • Bulmacalar
      • Bilim Kurgu
      • Tüm Hikayeler
      • Hikaye Dinle
      • Tüm Makaleler
      • Röportajlar
      • Kitaplar
  • Dedektif Dergi 7. Sayı
  • Makale

Ayçöreği Dedektiflik Bürosu

  • Gencoy Sümer
  • 26 Şubat 2018
  • 5 dakika okuma
Gencoy Sümer
Beğeni
Tweet
Paylaş
Beğeni

Piraye Şengel’in “Ayçöreği Dedektiflik Bürosu” serisinde yayınlanan ilk polisiye romanı Ayçöreği’nin iki ana kahramanı var: Servet ve Azade.

Servet, olağanüstü bir hafızaya sahip, belirgin bir biçimde zeki, içinde telaş barındırmayan, soğukkanlı bir gençtir. Maceraya meraklı ve biraz da ukaladır. Durmadan sorular soran, etrafında olup bitenleri anlamaya çalışan, aklına yatmayan şeylere itiraz eden bir polis akademisi öğrencisi iken, sırf bu özelliklerinden dolayı okuldan atılmıştır. Ne yapacağını, kendisine destek olan ailesine bu durumu nasıl açıklayacağını düşündüğü bir sırada, Kuzguncuk’taki eski komşuları Süheyla Hanımın kızı, Azade ile karşılaşır. Servet’in çocukluk yıllarında genç ve güzel bir kız olan Azade, evde kalmış, şişman, otuzlu yaşlarda bir kadındır artık. Hâlâ sevimlidir ama o eski çekiciliğinden eser yoktur. Servetin polis akademisinde okuduğunu öğrenince, kendisinin de aslında polisliğe, daha doğrusu dedektifliğe nekadar meraklı olduğunu anlatmaya başlar. Bütün gün polisiye kitap okuduğunu, polisiye filmleri kaçırmadığını, sabahlara kadar seyrettiğini, çetrefilli, bulmacalı şeylere bayıldığını söyler. Bir keresinde, peruk ve gözlük takıp bir arkadaşının, kendisini aldattığını sandığı kocasının peşine bile düşmüştür. Bu yüzden, Kuzguncuk’ta adı Dedektif Azade’ye çıkmıştır. Kahramanlarımız, karşılaşmalarından kısa bir süre sonra Ayçöreği Dedektiflik Bürosu’nu kurarlar. Büronun isim annesi tabii ki Azade’dir. Çocukken onun yaptığı ayçöreklerine bayılan Servet’in bu isimden hoşlanacağını düşünmüştür. Ne de olsa ikisini biribirine bağlayan ortak noktalardan biridir ayçöreği. Dünya çapında bir isimdir bu. Bir kere bizdendir. Simit de bizdendir ama ayçöreği başka bir şeydir. Asil ve özeldir. İnsanda nostalji duygusu yaratan tek çörektir. Servet’se ismin hiçbir öneminin olmadığı düşüncesindedir. Azade, Küçük Kırmızı Domatesler gibi bir şey önerse, onu bile kabul edecektir. Bu tip ayrıntılar, onun için zaman kaybıdır ve hep kadınların başının altından çıkar.

Sonunda kahramanlarımız, belli bir işyerine, yasal bir kuruluşa sahip olmamalarına rağmen, dedektiflik faaliyetine başlarlar. Azade, ilk işi almıştır bile. Kuzguncuk’ta yaşayan zengin, orta yaşlı bir kadın, kocasının kendisini aldattığından kuşkulanmaktadır. Kuaförde tanıştığı Azade’den bu işi araştırmasını ister. Karşılığında iyi de bir para ödeyecektir. Böylece, dedektif filmlerinden çok iyi bildiğimiz o klasik takip sahneleri başlar. Önceleri eğlenceli olan takip, olaya başka bir polisin, magazincilerin, bir televizyon yıldızının ve bir hackerın karışmasıyla muammaya dönüşür. İşlenen bir cinayetse bütün bu gidişatın üzerine tuz biber eker. Artık kahramanlarımız, karısını aldatan zengin bir iş adamının değil, gizemli bir katilin peşindedirler.

Her ne kadar ana hikâye, Servet’le Azade’nin yıllar sonra karşılaşıp bir dedektiflik bürosu kurmaları ve aldıkları ilk işin peşine düşmeleri ise de roman, bir çok yan hikâye ve yan karakter barındırıyor. Önceleri birbiriyle ilgisiz görünen bütün bu olaylar ve karakterler sonunda bir noktada birleşiyorlar ve hem kurgudaki düğümü oluşturuyorlar hem de onun çözülmesini sağlıyorlar. Romanı çok katmanlı hale getiren bu yan olaylar, aslında bir polisiye roman için önemli bir handikap. Sıradan bir karı koca aldatması takibini okurken, kendimizi birden uluslararası bir şebekenin internet soygununda, bir televizyon fenomeninin reality showa dönüşen acıklı yaşamının tam ortasında, magazin dünyasının basitliklerinde, oğullarıyla iletişimsizlik yaşayan bir ailenin dramında buluveriyoruz. Yazarın yaşadığı döneme tanıklık etme çabası olarak tanımlayabileceğimiz bu toplumsal ayrıntılar, polisiye kurguyu örseliyor mu? Hayır örselemiyor ama merkezdeki dengeyi biraz bozuyor. Bu ne demek? Bu şu demek: Polisiye okuru, her ne olursa olsun polisiye kurgunun merkezinde suçu ve suçluyu görmek ister. Ayçöreği’nde işte bu denge biraz yan hikâyeler lehine bozulmuş.

Kitabın neredeyse yüzde kırkını kaplayan yan hikâyelerdeki olayların ve karakterlerin her biri, başlı başına bir roman konusu ve karakteri olabilecek zenginlikte. Piraye Şengel, magazinci Sevda ve televizyon yıldızı Cem karakterlerini çok güzel betimlemiş. Keza emekli polis Metin’i de. Bu yan karakterler arasında en muhteşemi ise Servet’in annesi. Zekası ve imalarıyla insanı serseme çeviren bu külyutmaz kadının yer aldığı satırlar, romanın en eğlenceli bölümlerini oluşturuyor. Sanki, serinin gelecek kitaplarında göreceğimiz bir tür Miss Marple’ın habercisi gibi. Bu bağlamda, tüm betimlemelerin tam dozajında olduğunu belirtmeliyim. Bundan fazlası, polisiye kurgunun dengesini daha da bozabilirdi.

Ayçöreği, yalın bir entrikaya sahip olmakla birlikte, çok iyi kurgulanmış bir roman. Hiç belli etmese de aslında olaylar, klasik polisiye şablonuna uygun biçimde gelişiyor. Yazarın gerçeği okuyucudan gizleme yöntemi ise, eksik bırakarak anlatma. Kahramanların düşünce ya da eylemlerinin tamamını vermemek suretiyle gerçeği bizden gizliyor. İpucu konusunda ise, yazar pek cömert değil.

Piraye Şengel’in çok eğlenceli, özellikle Servet ve annesinin birlikte olduğu bölümlerde oldukça mizahi bir üslubu var. Kitabını gereksiz ayrıntılara boğmamış. Buna karşılık, herhalde serinin ilk kitabı olması dolayısıyla, kahramanlarını tanıtmaya büyük önem vermiş, onlara epeyce yer ayırmış. Kim olduklarını, karakterlerini, birbirleriyle nasıl karşılaştıklarını, çevrelerini ve entrikaya dahil olan diğer kişileri ve olayları son derece akıcı bir dille, tatlı tatlı anlatmış.

Roman 43 bölümden oluşuyor. Toplam yazılı sayfa sayısı 153 olduğuna göre, her bölüm ortalama 3.5 sayfa sürüyor demektir. Bölümler kısa olunca, kurgusal geçişler de çabuk oluyor, bu da romanın hızlı okunmasını sağlıyor.
Bazı bölümlere bir ad verilmiş. Örneğin 1. Bölümün adı, “Suç, kentin içinde hareket halindedir”. 9. Bölümse, “Her şey zehirdir ama önemli olan dozdur” adını taşıyor. 24. Bölüm, “Herkes katil olabilir”. 37. Bölüm, “Hiçbir suç cezasız kalmaz”.

Piraye Şengel, romanını büyük polisiye yazarı Georges Simenon’un anısına adamış. Kitapta bazı yerlerde ona yer vermiş. Kahramanlarını Simenon hakkında konuşturmuş. Ayçöreği de zaten toplumsal dokunmaları, edebi lezzeti ve kısalığıyla biraz Simenon romanlarını andırıyor. Sonuçta ortaya çıkan, keyifle okunan, eğlenceli, hoş bir polisiye. .

Ayçöreği’ni okumanızı tavsiye ederim.

 

Yorum Bırakın:

yorum

Gencoy Sümer

Gencoy Sümer İTÜ İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde Master ve Doktora yaptı. www.polisiyedurumlar.com sitesini kurdu ve internette pekçok öykü ve makaleleri yayınlandı. İlerleyen yıllarda Dedektif'in kurucuları arasında yer aldı. İlk polisiye romanı Feneryolu Cinayetleri 2017 yılında, Göl Kıyısındaki Ev & Gizemli Öyküler ve Aile Sırrı & Bir Percule Hoirot macerası 2018 yılında yayınlandı. Gencoy Sümer'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

Önceki Yazı
Aşl Tehlikeli midir? Yaprak Öz
  • Dedektif Dergi 7. Sayı
  • Makale

Pamela Smart Ne Yaptı: Aşk Tehlikeli Midir?

  • Yaprak Öz
  • 26 Şubat 2018
Oku
Sıradaki Yazı
Sebnem Şenyener
  • Dedektif Dergi 7. Sayı
  • Makale

221c Baker Sokağı, Sherlock’un Komşusuyum: Boş Ev Macerasında Büyük Son Yıkımı Getiren Cinayet

  • Şebnem Şenyener
  • 26 Şubat 2018
Oku
Mutlaka Oku
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Genç Wallander, Şair Ruhlu Dedektifin Gençliği

  • Ramazan Atlen
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Kara Romana Yazık Etmeyin

  • Gencoy Sümer
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Gencoy Sümer’in Yeni Polisiye Romanı: Mavi Kolye

  • Funda Menekşe
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Filmden Romana Bir Kahraman: Selman Bulut

  • Oray Bilge Ünal
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Makale
  • Dedektif Dergi 27. Sayı

Agatha Christie Severler İçin Muhteşem Bir Uyarlama: Beklenmeyen Şahit

  • Yasemin Bahar
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Erkek Seri Katiller | Adli Bilim | 13

  • Arkın Gelişin
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Makale
  • Dedektif Dergi 27. Sayı

The Man In The High Castle / Yüksek Şatodaki Adam Bir Türk Dizisi Olsaydı?

  • Tuğba Turan
  • 16 Ekim 2020
gökçe ispi turan kitaplar 2
Oku
  • Dedektif Dergi 26. Sayı
  • Makale

Gökçe İspi Turan Ve Kitapları

  • Funda Menekşe
  • 18 Eylül 2020
about
Dedektif Dergi’de

Sizin de yazılarınız yayınlanabilir:

Dedektif Yazarı Olmak İçin Tıkla
32. Sayıyı Şimdi Okuyabilirsin:
Dedektif Sayı 32

Dedektif'in yeni sayısını ücretsiz, PDF olarak okumak için lütfen e-mail listemize üye olunuz:

* gerekli bilgi
Dedektif | Polisiye Dergi
  • Zehirli Kalem Öykü Ödülü
  • Bize Ulaşın
  • Dedektif Dergi Sayıları
  • Türkiye Polisiye Yazarları 🇹🇷
  • Dedektif’te Yazar Olmak
  • Sık Sorulan Sorular:
  • Hakkımızda
Polisiye Dergi Dedektif’in yayınlandığı dedektifdergi.com sitesinin ve yazarlarının hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda belirtilen hükümlerle korunmaktadır. Dedektif’de yer alan içerikler kopyalanamaz, değiştirilemez ve diğer dijital alanlarda (web sitesi, blog, vb.) yayınlanamaz. Dedektif’de yer alan öykü ve makalelere link verilerek atıf yapılabilir, içerikler kaynak olarak gösterilebilir.Alıntı yapmak için, izin almak, yazarın adını belirtmek ve yazının yayınlandığı bu sitedeki sayfaya link vermek, hem yasal hem de etik açıdan zorunludur. Alıntılarda kesinlikle değişiklik yapılamaz.

Aradığınızı yazıp enter'a basın. Bakalım sitede var mı.