Ayla Koca ‘nın yayımlanmış üç romanından ilki olan Kayıp Ruh Yitik Beden, gerilimin macerayla harmanlandığı, masum bir aşkla süslenmiş, fantastik, mistik bir roman. İçinde polis var ancak bu romana sadece polisiye roman diyemeyiz. En azından yazarın ikinci romanı Kayıp Kurban kadar polisiye özelliklere sahip değil.
Spiritüel konulara az çok hepimizin ilgisi vardır. Ayla Koca’nın ilk iki kitabının ana karakterleri, doğa üstü güçlere sahip iki genç kızdan oluşuyor. Olağanüstü olaylara ilgisi olanların severek okuyacağı Kayıp Ruh Yitik Beden ‘in konusuna geçmeden spiritüalizm hakkında biraz bilgi vermek isterim. Spiritüel kelimesinin dilimizdeki sözlük anlamı tinsel, ruhsal demektir. Spiritüalizm ise ruhçuluk, öte alemcilik anlamına gelir. Kişinin akıl ve mantık yoluyla çözemediği gizemli hakikatleri sezgi yoluyla anlama çabasıdır. Günümüzde ruhani farkındalık kazanma, aydınlanma, kişisel uyanış, ruhu huzura kavuşturma adına bir sürü ritüel, bilgi ve öğreti bulunmaktadır. Öte dünyayla iletişime geçilebileceğini savunan bu akımda, ruhun öte dünyada gelişimini sürdürdüğüne ve dünyaya dair yararlı bilgiler verilebileceğine inanılır.
Reenkarnasyon: Ruhun sürekli yeniden bedenlenmesi; Karma: Ettiğini bulma; Astral Seyahat: Ruhun bedenden ayrılarak seyahat etmesi; Bedengezerlik: Ruhun uyku esnasında bedenden ayrılıp başka bedenlere girebilmesi; Aura: İnsanın etrafına yaydığı enerji; Reiki: Birinin bir diğerine enerji vererek iyileştirmesi; Yüksek Benlik: Doğruyu ve yanlışı ayırt etmemize yarayan üst bilinç, spiritüalizm denince akla ilk gelen kavramlardır.
İnsanoğlu yüzyıllardır, bilimsel yöntemler dışındaki ruhani yollarla gizli bilgilerin araştırılmasına ilgi duymuştur. Ancak tam tersi düşünenlerin yani bilimde ruh kavramının bulunmadığına inananların sayısı da oldukça fazladır. Örneğin, Astral Seyahat yaptığını söyleyenlerin, rüyaların etkisi altında kalarak, aslında hiç gerçekleşmemiş bir seyahatin varlığına inandıkları düşünülür. İki taraf da birbirlerinin tezlerini çürütme amaçlı girişimlerde bulunmuşlar, ispatlama çabasına girmişlerdir. 15. ve 18. yüzyıllar arasında doğa üstü güçlerin ispatına kalkışanlar cadı damgası yiyerek yakılmışlardır. Günümüzde de spiritüalizmin herhangi bir alt kavramı ile uğraşanlara medyum, falcı, şarlatan gibi yakıştırmalar sıkça yapılmaktadır.
Sonuç olarak bilimsel ya da değil, insanlar doğa üstü güçlere, olaylara inanmaya devam edecekler. Filmlere, romanlara konu olan gizli güçler, insanların ilgi odağı olmayı her daim sürdürecek. Çünkü insanoğlu, yapısı gereği bilinmeyenin peşinden koşmaya meyillidir. Süper kahramanların sadece dergilerde, filmlerde olduğunu biliriz aslında fakat derinlerde bir yerde, gerçek hayatta da süper güçlere sahip varlıklar görmek isteriz. Bu türde filmlerin, en çok izlenenler listesinde zirveyi zorlaması bu yüzdendir belki de. Gözleriyle ateş saçmak, bir bakışla nesneleri oradan oraya savurmak, düşünce gücüyle akıl okumak, insanları hipnotize ederek her istediğini yaptırmak… Bunları yapabilmeyi kim istemez ki? Ya da Kayıp Ruh Yitik Beden romanının baş kahramanı Alara gibi bir bedengezer olmayı ve girdiği bedenlere yollarını bulmalarında yardım edebilmeyi… Ben isterdim…
Yazar Ayla Koca’nın kalemi ile ilk kez ikinci romanı Kayıp Kurban ile tanışmıştım. Fantastik konusu, kurgusu, karakterleri ve sürükleyici anlatım tarzıyla gönlümü kazanmıştı. Sade anlatımıyla birleştirdiği akıcı ve esprili dilini çok sevmiştim. Hele romanda bir Antep Baklavası esprisi vardı ki, günlerce aklıma geldikçe kıkırdamıştım kendi kendime.
Ayla Koca’nın sosyal medya paylaşımlarını bilenler, onun oldukça esprili bir kişiliği olduğunu da bilirler. Bu yönü romanlarındaki kahramanlarının karakterlerine de yansıyor. “Hiç güleceğim yoktu,” deriz ya bazen. İşte, Ayla Koca’nın romanlarını okurken, hiç güleceğimiz yokken, hiç ummadığımız bir anda yapılan bir espri ile gülümserken buluruz kendimizi.
Elbette bu, yazar Ayla Koca’nın romanları sadece mizah içerikli demek değil. Aynı zamanda vicdanları burkan, yürekleri sızlatan, düşündüren, yaşanan çaresizlikleri gözler önüne seren, hayatın acı gerçekleri de vardır romanlarında. Çocuğa ve kadına yapılan şiddet ve istismara değinilen bölümlerde verdiği satır arası mesajlarla birdenbire kendinizi sorgularken bulursunuz. Ne kadar duyarlıyım, onlar için ne yapabildim, ne yapabilirim, istismar ve şiddeti nasıl engelleyebilirim, vahşete susanların seslerini nasıl duyurabilirim?..
Ülkemizde ne yazık ki, çocuğa ve kadına yapılan şiddet ve istismarın cezası, hak edildiği kadar büyük değil. Bu durum da suçu işleyenleri sindirecek, korkutacak ve vazgeçirecek şartların oluşmadan yok olması anlamına geliyor.
Gün geçmiyor ki, kocasından, babasından, erkek arkadaşından ya da ağabeyinden şiddet görmüş, yetmemiş öldürülmüş bir kadının haberini almayalım; kaybolan çocukların, tecavüze uğrayıp, vahşice öldürülüp, oraya buraya gömüldüğü haberlerini okumayalım; kaçırılan çocukların satıldığını, dilendirildiğini, organlarının çalındığını, bir köşede ölüme terk edildiğini duymayalım; kadınların fuhuş tuzağına düşürülüp, zorla peşkeş çekildiği, uyuşturucu batağına sürüklendiği gerçeğini görmeyelim; gözü dönmüş bir caninin, gencecik canlara gözünü bile kırpmadan kıydığına yüreğimiz yanarak şahit olmayalım. Gün geçmiyor…
İstatistiki rakamlar vermeyeceğim çünkü rakamların doğruluğuna inanmıyorum. Yapmamız gerekenin, mağdur ya da maktül olan kadın ve çocukları saymak değil, onların çaresizliklerine çare bulmak olduğu kanaatindeyim. Bu konuda, devletin de hassasiyet göstermesi ve mevcut yasaları gözden geçirerek işlenen suçların cezalarını arttırması gerekmektedir. Karısını çocuğunun gözü önünde öldürmüş bir adama iyi hal indirimi yapmayan hakimler ve yasalar gerekli. Bir çocuğa tecavüz eden birine, akli dengesi yerinde değil tanısı koyup, bir kaç yıl içinde salıvermeyen doktorlar gerekli. Çocuklarına şiddet uygulamayan, çocuklarını geleceğin suçluları olmaktan koruyacak aileler gerekli. Kadına, çocuğa, hayvana, çaresiz olana zarar vermeyen vicdanlı bireyler gerekli. Vicdansızlığa dur diyecek yasalar gerekli. Adalet gerekli…
Yazar Ayla Koca, Kayıp Ruh Yitik Beden romanında aşka da oldukça yer veriyor. Masum ve sonsuz bir aşkı sade ve etkili bir dille anlatıyor. Sevgi ve aşk insanoğlunun en ihtiyaç duyduğu ve vazgeçemediği duygudur. Yüzyıllardır aşk uğruna nelerden vazgeçmiştir insan? Sevenler, sevip de kavuşamayanlar, sevip de söyleyemeyenler ve severken ayrılanların hikayeleri dilden dile dolaşmıştır asırlar boyu. Polisiyenin ve aşkın dozunda harmanlandığı Kayıp Ruh Yitik Beden ve Kayıp Kurban romanlarından sonra yazar Ayla Koca üçüncü romanının ana temasında değişik bir tür kullanmış ve sadece aşk romanı olan Aşk Acıtır’ı yazmıştır. Kendi deyimiyle, onu pek heyecanlandırmayan bu türden sonra polisiye romanlar yazmaya devam etmekte karar kılmıştır.
Kayıp Ruh Yitik Beden kitabının konusu:
“BİZ ÇOĞU KİMSEYE NASİP OLMAYAN BİR SEVGİNİN KAHRAMANLARIYDIK”
Alara, çocukluğundan beri, diğer insanlar gibi olmadığının farkındadır. Onu farklı kılan dış görünüşü değil, kendisine bahşedilmiş mistik güçleridir . Alara, bir bedengezerdir.
Geceleri yatağına girip uyuduğunda, o herkes gibi rüyalar görmez, ruhu bedeninden ayrılır ve en uzak diyarlara kadar gezinir. Alara’nın yeteneğinin farkında olan, ona yol gösteren, onu eğiten ve güvendiği tek insan babaannesidir.
On yedi yaşına kadar süren bu amaçsızca gezintiler nihayet bir anlam kazanır ve ona ilk görevi verilir. Zor durumda olan birinin bedenine girecek ve ona, başına gelebilecek tehlikelerde yardım edecektir.
Ancak, elinden geleni yaptığı halde ilk görevinde başarısız olur. Brezilyalı bir ailenin bakım parası için evlat edindiği, şiddet gören, aç bırakılan çocuğa yardım edememek Alara’yı derinden sarsar.
Yaşadığı bu başarısızlık, ruhu başka bedenlerde gezerken nasıl davranması gerektiğini öğrendiği acı bir tecrübe olur. Artık görevini ve ne yapması gerektiğini daha iyi biliyordur.
Babaannesinin ölümünden sonra ailesiyle yaşayamayacağına karar veren Alara, evi terk eder ve İstanbul’a gelir. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Bu şehir, ruhunun kaldıramayacağı kadar kötülükle doluyken, girdiği bedenlerin ızdırabı onu bambaşka maceralara sürükler. Bu macerada, hiç bilmediği bedenlerden kendisi hakkında öğrendiği sırlar, inandığı gerçekleri bir anda yok eder.
Doğru bildiği yalanlarla sırlar arasında sıkışıp kalan Alara’nın önüne gelen bir fırsat ona hayalini kurduğu ancak gerçekleşmesi imkansız sandığı bir hayatın kapılarını açar. O artık kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü, kararlı bir genç kadındır.
Hiç ummadığı bir anda karşısına çıkan aşk, onun hiç tanımadığı bir duygudur ve etrafına bir kalkan gibi ördüğü duvarlarını yıkmaya çalışan Hasan’a ve bu aşka geçit vermekten çok korkar. Her şeyden önce görevi bu aşka engeldir.
Alara bu şehrin kötülüklerinin önüne tek başına geçebilecek midir? Günün birinde karar vermek zorunda kalırsa aşkını mı yoksa başkalarının hayatını kurtarmayı mı seçecektir? Kararı onu nasıl bir yola sokacaktır? Girdiği bu yolda su yüzüne çıkmaya devam eden gerçeklerle nasıl yüzleşecektir? Acılarına şahit olduğu bedenlere nasıl yardım edecektir?
Yazar Ayla Koca hakkında:
Ayla Koca 7 Haziran 1977 Malatya doğumludur. Eğitimini Malatya’da tamamladıktan sonra Bursa şehrine hemşire olarak atanmış ve bu şehirde, bir polis olan eşiyle tanışıp evlenmiştir. Eşinin mesleğinden dolayı taşındığı Yalova’da halen hemşirelik yapan Yazar Ayla Koca’nın bir oğlu ve bir kızı vardır. Hemşirelik ve yazarlığın yanı sıra sendikacılıkla da uğraşmaktadır. Küçük yaştan beri yazmaya hevesli olan Ayla Koca ortaokul yıllarında şiir ve lise yıllarında hikayeler yazmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda çeşitli sebeplerden ara verdiği yazma işine, gördüğü bir rüyayla tekrar geri dönmüş ve ilk romanı Kayıp Ruh Yitik Beden bu şekilde oluşmuştur. Çalışmayı, sürekli üretmeyi, faydalı işler yapmayı kendine ilke edinen Yazar Ayla Koca, yayımlanmış üç romanı Kayıp Ruh Yitik Beden, Kayıp Kurban ve Aşk Acıtır’dan sonra, çok yakında raflarda olacak yeni romanıyla yine okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor.
Kayıp Ruh Yitik Beden Romanının Künyesi:
Yayınevi: Ren Kitap
Basım Tarihi: Ekim 2017
Sayfa Sayısı: 239
Türü: Fantastik- Gerilim- Polisiye