Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

YeniSayı Çıktı

Polisiye Dergi Dedektif'in yeni sayısını şimdi ücretsiz okuyabilirsin!

BENİM KİTAPLIĞIMDAN

Diğer Yazılar

Yeşim Yörük
Yeşim Yörük
1977 yılında Almanya'nın Berlin şehrinde doğmuştur. İlk ve orta eğitimini Türkiye'de tamamladıktan sonra eğitimine Almanya'da devam etmiştir. Halen Almanya’da yaşamaktadır, tekstil ve dokuma sektöründe çalışmaktadır. 2018 yılında, Paradigma Polisiye Yayınları'nın düzenlediği Polisiye Öykü Yarışmasında, Misk-i Amber adlı öyküsüyle birinciliğe layık görülmüştür. 2019 yılından beri polisiye dergi Dedektif Dergi'de yazarlık yapmaktadır. 2020 yılında Dedektif Dergi’nin düzenlediği Zehirli Kalem polisiye öykü yarışmasında Çikolatalı Kurabiye adlı öyküsüyle mansiyon ödülü kazanmıştır. 2021 yılında ilk polisiye kitabı Kelimelerin Efendisi, 2022 yılında ikinci öykü kitabı Birtakım Cinayetler yayımlanmıştır. Çeşitli kolektif kitaplarda öyküleriyle yer almıştır.
BENİM KİTAPLIĞIMDAN 1

AHMET ÜMİT – YIRTICI KUŞLAR ZAMANI

Yayınevi: YAPI KREDİ YAYINLARI

Yayın Tarihi: 2024

Sayfa Sayısı: 448

Ahmet Ümit, son romanı Yırtıcı Kuşlar Zamanı’nda serinin sevilen karakteri Başkomiser Nevzat’ı karmaşık geçmişiyle yüzleştirirken okura onun hakkında bilmediği birçok gerçeği öğrenme fırsatı veriyor. Serinin diğer kitaplarında hiçbir koşulda yıkılmayan, güçlü ve zeki bir adam olarak akıllarımıza kazınan Nevzat Başkomiser’in, çaresizliklerini, bunalımlarını, buhranlarını, iç hesaplaşmalarını kısaca psikolojik durumunu nihayet öğreniyor, onun ete kemiğe bürünmüş gerçek bir insan oluşuyla yüzleşiyoruz. Gelgitleri, unuttukları, hatırlamaya çalıştıkları ve intikam uğruna nelerden vazgeçebileceğini son sayfaya kadar merakla okuyoruz.

Ahmet Ümit’in romanlarında ana kurguyu oluşturan polisiye unsurların yanı sıra Türkiye’nin güncel sorunlarına ve toplumsal yapıya dair göndermeler olduğunu görüyoruz. Yazar, baş karakterini uzun yıllardır izini sürdüğü,  karısının ve kızının katilleriyle yüzleştirirken ülkenin karanlık yüzüyle mücadele etmek zorunda bırakıyor ve bunu yaparken, uyuşturucu mafyası, suç örgütleri, siyasi yolsuzluklar ve ahlaki çöküş gibi konuları hikâyeye yedirerek okuru düşünmeye, eleştirmeye sevk ediyor.

Başkomiser Nevzat yardımcısı Ali Komiser’in telefonuyla sıkıntılı bir kâbustan uyanır. Yardımcısı, bir heyelanın ardından insan kemiklerinin yola saçıldığı haberini verir ve soluğu Ağva’da alırlar. Bulunan iskelet parçaları belli ki yıllar önce ölmüş birine aittir ve dişlerinin arasından çıkan kurşuna bakılırsa bir cinayete kurban gitmiştir. Kurbanın kimliğine ya da katile dair ellerinde hiçbir delil yoktur.

Araştırmalar sonuç vermeye başladıkça ortaya korkunç bir gerçek çıkar. İskeletin dişlerinin arasından çıkan kurşun Başkomiser Nevzat’ın silahına aittir. Üstelik kimliği nihayet belirlenmiş olan kurbanı yıllar öncesinden tanıyor olduğu söylenmektedir. Yedi yıl önce bir soruşturma kapsamında kurban sorgulanmış ve sorguyu bizzat Başkomiser Nevzat yapmıştır. Ne var ki Nevzat’ın o yıllarda yaşadığı travma ve gördüğü tedavi hafızasında derin boşluklar açmıştır. Kurbanı tanıdığına, onu öldürmek için bir sebebi olduğuna dair zihninde en ufak bir bilgi kırıntısı yoktur.

Soruşturma derinleştikçe inanılması güç bir gerçek daha çıkar ortaya. Kurban yedi yıl önce terörle mücadele timiyle katıldığı gizli bir görevde, ülkeden kilometrelerce uzakta meydana gelen bir saldırıda paramparça olmuştur. Öyleyse Ağva’ya nasıl gelmiş, Başkomiser Nevzat’ın kurşunuyla nasıl ölmüştür? Kahramanımız farkında olmadan hayatını tehlikeye attığı karmaşık bir vakanın içinde bulur kendini.

Yardımcısı Ali Komiser ve Kriminolog Zeynep’in tavsiye ve yardımlarıyla bir süreliğine elde edilen delillerden üstlerine bahsetmez. Bu muammayı çözmek istiyorsa soruşturmayı kendi yürütmeli, gerçekten bir katil olup olmadığını hem kendine hem de teşkilata ispat etmelidir.

MURAT YÜKSEL – CENNETTEN BİR CEHENNEM

BENİM KİTAPLIĞIMDAN 2

Yayınevi: HERDEM KİTAP YAYIN/HERDEM POLİSİYE

Yayın Tarihi: 2023

Sayfa Sayısı: 154

ÖYKÜLER:

SEVGİLİLER GÜNÜ CİNAYETİ: Apartmanın beşinci katında oturan Kemal Adanır evinde ölü olarak bulunur. O günün sevgililer günü olması ve adamın aynı anda üç sevgiliyi birden idare ettiğinin ortaya çıkmasıyla şüpheler sevgililere yönelir. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

CENNETTEN BİR CEHENNEM: Bir adam çocuk yaşından beri kafasının içinde Kuzey ve Güney adını verdiği iki kişinin varlığına inanmaktadır. Kendisine yapılan haksızlıklara Kuzey ve Güney’in yönlendirmesiyle kendince cezalar veriyor, gerekirse öldürüyordur. Günün birinde büyür, eli ekmek tutar ve evlenmek ister. Her şey o andan sonra kontrolden çıkar.

ESKİ EVİN LANETİ: Metin Türkoğlu Almanya’da yaşayan bir gurbetçidir. Evi, işi, eşi ve çocukları vardır ve mutludur. Yaşı ilerledikçe kalp sorunları baş gösterir ve doktorunun tavsiyesiyle işleri ortağına devredip biraz dinlenmek ister. Türkiye’den bir ev almak için kolları sıvar. Aradığı gibi bir ev bulmuştur ve evin tadilatını da bitirmiştir. Metin Türkmen baba hayali olan eve sonunda kavuştuğu için çok mutludur fakat komşularının anlattıkları keyfini kaçırır. Söylentiye göre ev lanetlidir ve içinde cinayetler işlenmiş, intiharlar edilmiştir. Metin söylentilere kulak asmıyor gibi görünse de yaşadığı bazı olaylar ve gördüğü tuhaf rüyalar onu tahmin bile etmediği bir yola sürükler.

SARHOŞ SÜLEYMAN NEDEN ÖLDÜ? Süleyman Taşokuyan küfelik olana kadar içtiği karlı bir gecede saldırıya uğrar ve öldürülür. Bütün deliller tuhafiyeci Mahmut’u işaret etmektedir fakat Başkomiserin içi hiç rahat değildir. Hiç kimsenin sevmediği, eski sabıkalı sarhoş Süleyman’ın katili çok kolay ortaya çıkmıştır. Araştırmalarını derinleştirdikçe Süleyman hakkında korkunç gerçekler bir bir su yüzüne çıkar.

YÜKSEKLİK KORKUSU 1: Bir kadın beş yıl önce severek evlendiği kocasının sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kalmaktadır. Ailesine arkadaşlarına içinde bulunduğu zor durumu anlatmaya çalışır fakat kimse onu dinlemez. Öyle çaresizdir ki aklından canına kıymak bile geçer. Yine böyle bir buhran anında evinin balkonundan aşağı bakarken başı döner ve düşmenin eşiğine gelir ve tam o anda şeytani bir fikir aklını çeler.

YÜKSEKLİK KORKUSU 2: Kocasından kurtulmak için yaptığı şeytani planın kusursuz işlediğini düşünen kadın bir sabah arabasının sileceklerine iliştirilmiş kırmızı bir gül ve bir not bulur. Notta, “Ne yaptığını biliyorum” yazıyordur. Günler geçtikçe notlar çoğalır ve tehdide dönüşür. Kadın çaresizce notların izini sürer ve gizemli suç ortağını bulmaya çalışır.

AKIL HASTANESİ : Günseli, arkadaşı Aysel’le birlikte yıllar önce yanmış bir akıl hastanesine gelir. Niyeti bu hastanede çıkan yangında hayatını kaybeden annesinin buraya neden kapatıldığının gizemini çözmektir. Ne var ki hastane harap haldedir. Günseli tam annesi hakkındaki sırları çözmek için doğru yerde olmadığını düşündüğü sırada kendini hiç ummadığı bir döngünün içinde bulur.

YAZLIK VİLLA: Sahil kenarındaki yazlık villanın sahibi Mahmut Haliloğlu ve karısı Leyla evlerinin oturma odasında öldürülmüş olarak bulunurlar. Cinayet Büro ekibi sıkı bir çalışma içine girer. Takip edilen her delil, ekibi adım adım katile yaklaştırmaktadır.

YENİ YIL HEDİYESİ: Niyeti yılbaşı gecesini restoranda tanıştığı kadınla fantezi ve şehvet dolu bir gece geçirmek olan bir adam kadının kimliğiyle yüzleştikçe yeni yıla hiç ummadığı bir şekilde girmek zorunda kalır.

AYNUR’UN HİKÂYESİ: Aynur’un annesiyle babası ailelerinin izni olmadan evlenmişler ve izlerini kaybettirmek için yıllarca şehir şehir dolaşmak zorunda kalmışlardır. Babası daha fazla kaçmalarına gerek kalmadığını söyleyip yaşadıkları şehre temelli yerleşme kararı alır. Ne yazık ki babasının verdiği bu ani kararın sebebi söylediği gibi artık hiç kimsenin onların izini bulamayacağı değildir. Asıl sebep önce annesinin sonra da Aynur’la kardeşlerinin hayatını zindan edecek türdendir.

DOKTOR BEY: Silahla vurularak yaralanan bir adam hastaneye getirilir. Ameliyat masasındayken başucundaki doktoru bir yerden tanıdığını düşünür ve yıllar öncesinin günahları bir bir ortaya dökülür.

MERHUMU NASIL BİLİRDİNİZ?: Mustafa’nın çocukluk arkadaşı, kan kardeşi ve aynı zamanda patronu bir otomobil kazasında hayatını kaybeder. Tüm sevenleri, karısı, çocuğu, annesi, babası herkes cenazede yerini almıştır ve merhumu nasıl bilirdiniz sorusuna gönül rahatlığıyla iyi bilirdik cevabını verirler. Ancak Mustafa’nın eski dostu ve patronuyla hesaplaşması daha bitmemiştir.

SİBEL KÖKLÜ – KAR FIRTINASI

BENİM KİTAPLIĞIMDAN 3

Yayınevi: MÜPTELA YAYINLARI

Yayın Tarihi: 14. 05. 2024

Sayfa Sayısı: 176

“KEŞKE BU BİR RÜYA OLSA“

Gazeteci, polisiye yazarı ve Türkiye Polisiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Sibel Köklü’nün son romanı Kar Fırtınası’nın ilginç bir yazım hikâyesi olduğunu biliyor muydunuz? Yazarın 2015 yılında, canice bıçaklanarak hayatına son verilen eski eşi Nuh Köklü 24 yıl önce başlamış bu romanın notlarını almaya. Ne yazık ki araya başka işler girmiş ve roman ilerleyememiş. Ardından bir hırsızlık sonucu notlar tamamen ortadan kaybolmuş. Yıllar sonra tesadüf eseri bulunan notlardan yola çıkarak Sibel Hanım tamamlamış romanı ve bu mükemmel siyasi polisiye nihayet okurla buluşabilmiş. Kar Fırtınası romanında birçok bölümde yapılan atıflarla rahmetli Nuh Köklü anılıyor.

“Kar fırtınası“ hem doğa olayı hem de toplumsal değişimlerin bir simgesi olarak romanda bir metafor olarak işleniyor. Medya özgürlüğünün kısıtlanması ve medyanın iktidara alet edilmesini, değişen Türkiye’de kimliklerini ve ait oldukları toplumu yeniden sorgulamak zorunda kalan karakterlerin ikilemlerini, ordunun içine sızan hocaların genç beyinleri nasıl yıkadığını, rahat koltuklarında Türkiye analizi yapan köşe yazarlarının riyakârlıklarını konu edinen Kar Fırtınası eski Türkiye’nin izlerini ve güncel siyasi durumu yansıtan, Türkiye’nin son yıllardaki dönüşümünü zekice gözler önüne seren, siyasi polisiye ve tarihi roman özelliklerini bir araya getiren etkileyici bir roman.

Nuh efsanesi hakkında belgesel çekmek üzere yola çıkan Sevan’ın, anlam veremediği rüyalarının esiri olan Yüzbaşı Volkan’ın, ordudaki subayların akıl hocası Zekeriya Hoca’nın, gazetecilerin, sinemacıların, eski devrimcilerin hikâyelerinin bir bölümden sonra ilginç bir şekilde kesiştiği roman birbirine paralel iki farklı zamanlarda ilerliyor. İzmir’den İstanbul’a, İstiklâl Caddesi’nden Hatay’a ve oradan Ağrı Dağı’na, günümüzden 2000’lere, oradan 1988 sürecine uzanan bu macerada başkarakterimiz, Sibel Köklü’nün bundan önce yayımlanmış romanlarından tanıdığımız gazeteci Rüya Keskin. Rüya, bu yeni macerasında, İzmir’den İstanbul’a gelen sinemacı arkadaşı Ertekin’in ısrarıyla, gizemli bir yazarın kitabın düzeltisine başlar. Bir yandan okuduğu kitabın kurgusunda geçen tanıdık geçmişle tekrar yüzleşir diğer yandan unutulmaya yüz tutmuş sırların açığa çıkmasıyla hayatı değişir. Sinemacı arkadaşı Ertekin’in birdenbire ortadan kaybolmasıyla, Rüya kendini sonu belirsiz bir yolda bulur. Arkadaşını aramak üzere çıktığı bu yolda onu ilk karşılayan bir ceset olmuştur ve Rüya’nın tek korkusu Ertekin’in de sonunun o cesetle aynı kaderi paylaşmasıdır.

En Son Yazılar