Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

BÜLENT AYDOSLU VE BUSE SEVİNDİK İLE RÖPORTAJ

Diğer Yazılar

Gamze Yayık
Gamze Yayık
Gamze Yayık. 1972 yılında doğdu. Babasının memuriyeti nedeniyle Türkiye’nin farklı şehir ve okullarında süren eğitimi, Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden 1994 yılında mezuniyetiyle son buldu. İşsiz bir mühendis olarak başladığı yetişkinliğini Ying Yang mahlasıyla DivxPlanet sitesinde polisiye dizi ve filmlere gönüllü altyazı çevirmenliği, altyazı editörlüğü yaparak geçirdi. En büyük tutkusu olan kitaplardan ve okuyup öğrenmekten asla vazgeçmedi. İzmir’de yaşıyor. Halen Handan Gökçek’in “Yaratıcı Yazarlık” Atölyesi’nde polisiye okuma tutkusunu yazma uğraşına çevirmeye çabalayan bir öğrenci.

Dedektif Dergi okurları adına röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bir İzmirli olarak şehrimde özel tiyatrolara erişebiliyor olmak, iyi oyunlar izleyebilmek ve İzmirlilerin tiyatro başta olmak üzere sanata ilgi duyması mutluluk verici. Kasım ayı içinde Cani oyununuzu Boyoz Akademi’nin Karşıyaka’da bulunan sahnesinde izleme imkânım oldu. Suç ve polisiye temalı oyunları sahnede daha çok görme temennisi ile lafı çok dolaştırmadan sorularıma geçeyim.

Öncelikle tanışalım. Bülent Aydoslu & Buse Sevindik kimdir? Okurlarımıza kendinizi yakından tanıtmanızı isteriz.

BÜLENT AYDOSLU; Boyoz Akademi Sanat Merkezi kurucusu ve sahibidir. Sinema ve Tiyatro metin yazarlığı yapmaktadır. Aslen tiyatro oyuncusu olan Bülent Aydoslu aynı zamanda metinlerini yazdığı tiyatro ve sinema yapımlarının yönetmenliğini de yapmaktadır. Bu güne kadar 7 filmi sinemalarda vizyona girmiştir. Ayrıca onlarca tiyatro oyununun da yönetmenliğini yapmıştır. Üzerine konuşacağımız CANİ adlı oyunun da yazarı ve yönetmenidir.

BÜLENT AYDOSLU VE BUSE SEVİNDİK İLE RÖPORTAJ 1
BÜLENT AYDOSLU VE BUSE SEVİNDİK İLE RÖPORTAJ 2

BUSE SEVİNDİK; Sinema ve tiyatro oyuncusudur. Bu güne kadar 10 filmde başrol ve ana karakter gibi önemli roller üstlenmiştir. Aynı zamanda tiyatro oyunculuğu da yapmaktadır. Şuan düzenli olarak sahnelenen CANİ ve AMY HUSTOY adlı tiyatro oyunlarında ana karakter olarak Aileen Wuornos ve Amy Hustoy karakterlerini canlandırmaktadır.

Boyoz Sahne hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Ne zaman, nasıl kuruldu? 2024 yılı takviminizde hangi oyunlar oynandı? Önümüzdeki sezon için planladığınız oyunlar neler? Gelecek  için beklentileriniz neler?

BÜLENT AYDOSLU; 2010 yılında faaliyetlerine başlayan Boyoz Akademi,  İzmir yerleşik olarak; Sanat Merkezi ve Film Yapım Şirketi olma özelliğini bir arada barındırmakta ve akademik eğitim vermektedir. Hizmet Binası içerisindeki sinema ve tiyatro salonunda ilgili gösterimler yapmaktadır. TC Kültür Bakanlığı destekli uzun metraj ve belgesel filmler, Valilik düzeyinde il tanıtım videoları, reklam filmleri, internet dizileri dışında, 10. Köy ‘’Teyatora’’, Bambaşka, Cin Bebek film serisi, Vesvese, Şerri Cin adlı sinema filmleri de vizyonda yayınlanmış filmlerinden bazılarıdır. Ayrıca her sezon için hazırladığı yeni tiyatro oyunlarını kendi sahnesinde izleyicilerle buluşturan Boyoz Akademi, aynı zamanda misafir ekiplere de sahnesini açarak İzmir’de tiyatro faaliyetlerinin gelişimine katkı sağlamaktadır. Tüm bu bahsettiklerimin yanı sıra eğitim merkezi olarak; Tiyatro ve Temel Oyunculuk Eğitimi, Yaratıcı Drama, Profesyonel Sahne Oyunculuğu ve Kamera Önü Oyunculuk eğitimleri başta gelmek üzere, sinema TV, yazarlık, müzik, resim ve dans alanlarında da ekipler yetiştirmekte ve gerçekleştirdiği projelerde bu ekiplere yer vererek gelişimlerini sağlamaktadır.

2025 yılı için güncel projeler olarak tiyatro sahnesinde; CANİ ve AMY HUSTOY adlı tiyatro oyunlarını sergileyen Boyoz Akademi, sinema perdesinde Cin Bebek 3 adlı sinema filmini vizyona sokma hazırlığı içerisindedir.

BÜLENT AYDOSLU VE BUSE SEVİNDİK İLE RÖPORTAJ 3

Biraz “Cani”den bahsedelim. Oyunun yazılması, sahneye taşınması ve izleyiciden aldığınız geri dönüşleri merak ediyoruz.

BÜLENT AYDOSLU; Aileen Wuornos, belki de tarihin gelmiş geçmiş en tehlikeli kadını olarak görülen bir seri katil! Onu daha ilginç yapansa, dönüştüğü CANİ kişiliğin arkasında yatan hayat hikâyesi.


Wuornos, tehlikeli olmasının yanı sıra tüm seri katiller arasında yaptıkları nedeniyle belki de ‘EN AZ’ nefret edilen isimlerden biri. Hatta birçok kişi tarafından sempati duyulan ve bazı psikoanalistler tarafındansa cinayetlerini zevk için işlemediği gerekçesiyle seri katil olarak bile kabul edilmeyen Wuornos; bu bakımdan en ilgi çekici hikâyelerden birine sahip.

Peki, bu durumun nedeni ne? Onun diğer seri katillere göre daha az nefret toplamasının ardında ne yatıyor? Tüm bunları anlamak için öncelikle hayat hikâyesine bir göz atmak gerekiyordu.

Meseleyi eril toplumun kadın üzerindeki etkilerini temel alarak işlemeye çalıştım. Buse Sevindik muhteşem bir performansla ana karakterimiz olan Aileen Wuornos’un yaşamına ışık tuttu. Ters bir karakter olmasına rağmen Beste Dalkıran da çok iyi bir performansla Tyria adlı karakteri başarılı bir şekilde canlandırıyor.

İzleyicilerden pozitif dönüşler alıyoruz. Aslında tarihte büyük bir iz bırakmış ama şimdilerde unutulmuş bu çok özel karakterin hatalarını ve onu bu hatalara iten tetikleri tüm gerçekçiliği ile izlemek tabi ki toplumun bu konuda doğru yapılanmasına büyük yarar sağlayacaktır diye inanıyorum.

BÜLENT AYDOSLU VE BUSE SEVİNDİK İLE RÖPORTAJ 4

Bülent Bey, “Cani”yi yazmaya ve sahneye koymaya nasıl karar verdiniz? Oyunun zihninizden çıkıp sahneye yerleşme süreci nasıl ilerledi?

BÜLENT AYDOSLU; Sanat merkezimiz her yıl sahneye yeni bir oyun koyarak İzmir’de tiyatronun etkisini arttırmak için var gücüyle çalışmaktadır. Cani’de bu sürecin bir parçası. 2023 – 2024 sezonu için hazırladığımız oyun, talep üzerine 2024 – 2025 sezonunda da sergilenmeye devam edecek. Uç hikâyelere dokunmak gibi bir prensiple devam ettirdiğimiz tiyatro faaliyetlerimiz bizi bu öyküyü de sergilemeye itti. Bu metni yazmamda en büyük etki tabi ki Buse Sevindik’e ait. Yeni oyun hazırlıkları aşamasında karakterin yaşamına göz atmam konusunda beni o teşvik etmişti. Zihnimde bu karakterin biyografisini yazmaya tam olarak karar verdiğim an ise; Aileen Wuornos’un, bir röportaj videosunda duyduğum şu cümleydi; ‘Tecavüze uğrayan bir kadın yarın idam edilecek’. Bu cümle kesinlikle mercek altına alınması gereken bir hayatın final cümlesiydi. Oyunda da aynen kullanarak izleyicinin bu gerçekle yüzleşmesini istedim.

Buse Hanım, Aileen Wuornos karakterine hazırlanma ve sahneleme sürecinizi öğrenmek isteriz. Ben izlerken Wuornos’a çokça hak verdim. Siz canlandırırken neler hissettiniz?

BUSE SEVİNDİK; Yaptıkları tam bir canilik eseri olsa da onu buna iten toplumsal gerçeğin çok daha büyük bir canilik olduğunu düşünüyorum. 4 yaşında annesi tarafından büyük annesine terk edilmiş bir kız çocuğu. Hayatı boyunca bir daha asla annesini göremiyor. Ne çocukluğunda ne de genç kızlığında anne şefkati yaşayamamış bir kadın. Babası 6 yaşında pedofili suçundan ceza evine atılmış ve kısa bir süre sonra bulunduğu hapishanede intihar etmiş. Dedesi tarafından çocuk denecek yaşlarda mahallenin erkeklerine peşkeş çekilen Aileen, henüz genç bir kızken bedeninin kutsallığını çoktan unutmuştu. Her şeye rağmen sefaletten kurtulmak ve sıcak bir yuvaya kavuşmak için henüz 20 yaşındayken 71 yaşında bir adamla evlenen Aileen’nin evliliği kısa sürmüş ve sonrasında kendini otoban fahişeliği yaparken bulmuş. Sonrası zaten çorap söküğü gibi gelmiş. Uğradığı ağır bir tecavüz sonrası cinayet işlemek zorunda kalan Aileen, bozulan ruh sağlığı nedeniyle eril topluma bir başkaldırı olarak cinayetlerine devam etmiş. Yaşadığı lezbiyen ilişki ise onu sona götüren en büyük etkenlerden biri olmuş. Sevgilisi Tyria’nın ihtiyaçlarını karşılamak uğruna sayısız hataya imza atarak kendini çıkmaz bir sokağa sokmuş ve sevgilisi Tyria’nın ihbarıyla yakalanarak ceza evine konulmuştur. 10 yıl süren mahkemelerinin ardından da 7 kez idamla cezalandırılmıştır. Hayatının her aşamasında büyük haksızlığa uğramış, kullanılmış, itilmiş ve yozlaştırılmış bir kadından bahsediyoruz. Eril toplumun baskısına dik duruş sergilemeye çalışırken kendi de beden dili olarak erilleşmiş, kabalaşmış erkeksi bir hal almış. Erkek ruhlu bir otoban fahişesine dönen Aileen, kendisini sevdiğine inanan bir kadın için resmen kendini yakmış. Grift ve oldukça dağınık bir hayatın Aileen’in bedenine verdiği dili doğru anlamak ve etkili canlandırmak zorundaydım. Bu yüzden tüm videolarını, röportajlarını dikkatle ve defalarca izledim. Belgesel ve filmlerinde ona ruh veren diğer oyuncuları da izledim ve canlı performansa nasıl aktarılabileceğini düşündüm. Çünkü birçok belgeseli ve filmi olan bu gerçek hikâyenin sahnede canlı bir performansla aktarılabilmesi için pek çok detay gerekiyordu. Dillendirilmesi gereken çok mesele vardı. Bu yüzden didaktik bir metin çıktı ortaya. Bu da iyi ezber gerektiriyordu. Uzun tiratlar ve monologlar beni biraz zorladı ama çok çalışarak üstesinden geldim.

“Cani” bir seri katilin öyküsünü anlatırken aynı anda kadına şiddet, erkek egemen toplumun kadın üzerindeki baskısı, özgürlük, adalet ve suç kavramları üzerine de düşünmemizi sağlıyor. Bu çok yönlü anlatım oyunun derinliğini artırırken seyirciyi de gördüklerini irdelemeye zorluyor. Sıradan ve bayağı olanın popüler olduğu kötü bir devirden geçiyoruz. Düşünmeyi seven bir toplum olmadığımız gerçeğini de kabullenerek oyuna ilgi nasıl diye sormak istiyorum.

BÜLENT AYDOSLU; Tabii ki hiç kimsenin kendi hayatında ya da çevresinde benzer hikâyeleri görmeye tahammülü yok ve asla üzerine toz kondurmuyor. İnsanlar benzer acılarla kendi yerel hikâyelerinde yüzleşmek istemiyor. Maalesef toplumumuz hala eril baskının kadın ruhu ve yaşam hakları üzerindeki baskısını görmezden geliyor. Bu yüzden herkesin yüzleşmesi gerektiğine inandığım bu gerçeği yabancı bir karakter üzerinden anlattım. Aslında bize ait olmayan bir hikâye gibi görünse de sakladığımız acı gerçeği herkesin çok iyi tanıdığını ve kabullendiğini gördüm. Oyuna olan izleyici ilgisi ve oyun sonunda aldığımız alkışların en büyük gerekçelerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum.

Her ikinize son bir soru; polisiye edebiyatla aranız nasıl? Ne okur, ne izlersiniz? Ne tavsiye edersiniz?

BÜLENT AYDOSLU; Her ne kadar üçü de polisiye edebiyatının ayrı ayrı temelini oluştursa da ben Suç, gerilim ve gizemin aynı anda ve bir arada bulunduğu eserleri seviyorum. Bu bağlamda klasik de olsa ‘Kuzuların Sessizliği’ favorim diyebilirim.

BUSE SEVİNDİK; Sorunuz aklıma hemen ‘Kin’ adlı filmi getirdi. Aslında 2015 yapımı bir Güney Kore filmi olan Chronicles of Evil’dan (orijinal adı: Ak-ui yeon-dae-gi) uyarlama. Terfi bekleyecek kadar başarılı bir başkomserin nefs-i müdafa ile bir cinayet işlemesi ve bir kanun adamı olarak işlediği suçtan arınma mücadelesi, Yılmaz Erdoğan’nın muhteşem oyunculuğuyla çok etkili bir şekilde aktarılmış. Polisiye film türüne farklı yaklaşımıyla dikkatimi çekmiş ve beğenimi almıştı.

Bizi kırmayıp kıymetli vaktinizi ayırdınız. Hem oyun için hem de bu zevkli sohbet için teşekkür ederiz. Salonlarınızın hep dolu olmasını dileriz.

Bizlere ve dolaylı olarak tiyatroya söz hakkı verdiğiniz için tüm Dedektif Dergi emekçilerine sonsuz teşekkür ederiz. Oyunumuza olan ilginiz bizi çok mutlu etti. Ve tabi ki tüm Dedektif Dergi okurlarına sizler aracılığı ile sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.

En Son Yazılar