• Blog
  • Reklam
  • Casusiye
Dedektif | Polisiye Dergi

ipuçlarını takip edin!

Dedektif
  • Blog
  • Reklam
  • Casusiye
  • Dedektif Dergi 19. Sayı
  • Makale

Makale: Cahit Sıtkı Tarancı İle Ölüm Üzerine

  • Haluk Seyit
  • 17 Şubat 2020
  • 5 dakika okuma
cahit sıtkı tarancı
cahit sıtkı tarancı
Beğeni
Tweet
Paylaş
Beğeni

Dedektif Dergi’nin bir önceki sayısında yer alan incelememde Attila İlhan şiirlerini ele almış, cinayet ve ölüm üzerine yazdığı dizeler üzerinde durmuştum. Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru var: “Şiir cinayete, ölüme neden bu kadar yakın?” Aslında sorunun cevabı, sorunun kendisi kadar doğal. Şair duygularını coşkun bir şekilde yaşayan özel insandır. Cinayet de tutkunun, hırsın coşkunluğu nedeniyle aklın ve mantığın devreden çıkmasının bir sonucudur. Şairlerin potansiyel bir suçlu olduğu savına bağlamayacağım sözlerimi. Onlar, estetiğin peşinde koşan, dünyayı bambaşka algılayan insanlardır. Sanatçı duyarlılığı fiili bir cinayetten çok uzaktadır. Sait Faik Abasıyanık’ın “Dülger Balığının Ölümü”, Ömer Seyfettin’in “İlk Cinayet” isimli öykülerini okuduysanız (veya okursanız) bir sanatçının ne denli hassas bir yüreğe sahip olduğunu fark etmişsinizdir.

Bu yazıda Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde yer alan “ölüm” kavramı üzerinde duracağım. Cahit Sıtkı Tarancı, Türk edebiyatında “ölüm” kavramını en çok ele alan şairler arasındadır. Öyle ki şairin Otuz Beş Yaş isimli eserini elinize alıp “İçindekiler” kısmına bakarsanız birçok şiir başlığının içerisinde bile doğrudan “ölüm” kelimesini görürsünüz. Tabii burada sizlere bütün bu şiirlerden örnekler sunmayacağım. Benim ele alacak olduklarım daha çok sert ölüm duygularının ele alındığı dizeler olacak, arka planı olan ölümler. Bu “ölümler”, her seferinde bizi şaşırtan, farklı açılardan ele alınan ölümler olur. Örneğin “Benimsin” isimli şiirindeki şu dizelere bakın:

Gündüz kelebeklerin

Gece yıldızlarındır,

Ölüler böceklerin,

Azap günahkârlarındır

Sen de benimsin benim.

 

Bu dizelerde bizi bir korku filmi sahnesinin kesitine götürür adeta. Bize korkunç bir görüntü sunar, oysa vermeye çalıştığı sadece bir “aşk” temi değil midir? Şair “ölüm” kavramını aklından çıkarmakta zorlanıyor, her an -aşkta bile- ölümü düşünüyor. Bir başka ünlü şiiri olan “Desem ki”de:

Şayet sesimi farkedemezsen,

Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini…

diyor. Kulağa garip gelebilir ama şair; kabir (mezar), naaş ve böcek ilişkisini sevmiş gibi. Şiirlerinde ısrarla buralarda dolaşıyor.

Şair “Son Gece” isimli şiirinde yine “mezar”ı mekan olarak seçmiş kendisine:

Ey her gün bir mezarın taşını omuzlayan;

Kalmadı gökte bile senin için ağlayan

Kalkmamak ümidiyle haydi toprağa kapan.

“Ölüm” onun için bazen bir istek olmuştur, bir intihar arzusu… Neden şair bu kadar ölümü düşünmüştür, diye sorarsak eğer. Cevabı nettir aslında: ölüm korkusu. İnsan korktuğu şeyi çok fazla dile, kaleme döker. Psikoloji bunu söylüyor. Örneğin kendisi korkak olan bir baba, oğluna sürekli erkekliğin gereklerinden ve cesur olmaktan bahseder. Durumun bundan pek de farkı yok. Cahit Sıtkı Tarancı’nın tüm şiirlerinin toplandığı “Otuz Beş Yaş” isimli kitabının “İçindekiler” bölümüne baktığınızda dahi birçok şiirinin başlığında “ölüm” kelimesini bulacaksınız.

Şairin “Ölüm-I” başlıklı şiirindeki şu dizelere bakalım birlikte:

Ne yapsam gün doğmuyor gönlümce;

Sudur akar kendi bildiğince,

Hangi pencereye koşsam gece;

Gitmiyor bu ten bu canda ölüm.

Şair “ölümü” arzulamakta, hayata karşı bir bıkkınlık hissi içerisinde. Hayatın seyri istediği şekilde ilerlemiyor. Ne geçmiş günlerde yaşadıkları onu memnun etmiş ne de gelecekle ilgili güzel hayalleri var. Ölüm, yaşanan ve yaşanacak olan kötü anların bir sonu; şair için bir kurtuluştur. Sabırsızlıkla o anı beklemektedir. Sözlerimizin dayanağı sadece bu dizeler değil tabii. Şiirin devamı şöyle:

Ne vefasız geçmişten hayır var,

Ne gelecekler imdada koşar,

Çoktandır tekneyi aldı sular;

Çoktandır ümitler sende ölüm. 

“Ölüm-II” başlıklı şiirinde de benzer bir bekleyiş var:

Ne gün aslına dönecek bu ten?

-Taş, toprak, çiçek, su veya maden-

Ruha ebediyeti vadeden

Efsanevi yalan nerde ölüm?

Şair ölümü arzuladığı gibi ölümden sonra da yaşama inanmakta, “Desem ki” şiirinde bunun izlerini görebilmekteyiz:

…

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Şair kabir yaşantısına ve ondan sonra gerçekleşeceğine inandığı mahşer gününe yer vermiştir şiirinde.

Birçok şiirinde ölümü arzulayan şairin dünyayı arzulayan şiirleri de mevcut. Biraz da ümitvar bir son oluşturmak adına, ölümle ilgili yazdığı onlarca şiire rağmen “Gün Eksilmesin Penceremden” şiiriyle noktalayalım yazımızı. Şairimizi de bu yazıyı da bu dizelerle hatırlayalım:

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

 

Ve gönül Tanrısına der ki:

– Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!

 

Bu dünyadan ölümü arzulayan ve çok genç yaşta hayata gözlerini yuman güzel bir insan geçti.

Edebiyatla kalın, güzel kalın.

 

Cahit Sıtkı Tarancı

  • Doğum 4 Ekim 1910, Diyarbakır – Ölüm 13 Ekim 1956, Viyana
  • Galatasaray Lisesi mezunudur.
  • Mülkiye Mektebi’nde okudu.
  • Sümerbank’ta çalıştı.
  • BBC Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı.
  • Çeşitli devlet memurluklarında çalıştı.
  • Geçirdiği kısmi felç nedeniyle konuşma yeteneğini kaybetti, tedavi için gittiği Viyana’da yaşamını yitirdi.
  • Fransız sembolizminden etkilendi.
  • En yakın arkadaşı Ziya Osman Saba’ydı.
  • Sanatçının arkadaşı Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektuplar, “Ziya’ya Mektuplar” adıyla yayımlanmıştır.
  • Henüz 46 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.
Haluk Seyit
Merhabalar, Ben Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Haluk SEYİT. 28 Şubat 1984 İstanbul…
Yazılarını Oku

Yorum Bırakın:

yorum

Haluk Seyit

Merhabalar, Ben Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Haluk SEYİT. 28 Şubat 1984 İstanbul doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Balıkesir Üniversitesi FEF Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. (2002-2006) Selçuk Üniversitesi Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisansımı tamamladım. (2006-2007) 2007 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak çalışmaktayım. Çocukluğumdan beri hayalim yazar olmak. Birkaç roman denemem var. Olgunlaşmak adına sürekli okuyor ve yazıyorum. Youtube, instagram, facebook, twiter gibi sosyal ağlar üzerinden edebiyatı sevdirmeye çalıştığım adreslerim var ve bu yollarla güzel bir kitle yakaladım. Üniversite sınavlarına yönelik birkaç kitabım çıktı. Edebiyatla kalın, güzel kalın! Saygılarımla...

Önceki Yazı
oyku bir zamanlar adana vedat yaşar dedektif dergi
  • Dedektif Dergi 19. Sayı
  • Hikaye

Öykü: Felaket Senaryoları | Bir Zamanlar Adana’da

  • İbrahim Kaymak
  • 16 Şubat 2020
Oku
Sıradaki Yazı
  • Dedektif Dergi 19. Sayı
  • Makale

Makale: Aydın Arıt’ın “Sapıklar” İsimli Romanı

  • Ramazan Atlen
  • 17 Şubat 2020
Oku
Mutlaka Oku
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Genç Wallander, Şair Ruhlu Dedektifin Gençliği

  • Ramazan Atlen
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Kara Romana Yazık Etmeyin

  • Gencoy Sümer
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Gencoy Sümer’in Yeni Polisiye Romanı: Mavi Kolye

  • Funda Menekşe
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Filmden Romana Bir Kahraman: Selman Bulut

  • Oray Bilge Ünal
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Makale
  • Dedektif Dergi 27. Sayı

Agatha Christie Severler İçin Muhteşem Bir Uyarlama: Beklenmeyen Şahit

  • Yasemin Bahar
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Makale

Erkek Seri Katiller | Adli Bilim | 13

  • Arkın Gelişin
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Makale
  • Dedektif Dergi 27. Sayı

The Man In The High Castle / Yüksek Şatodaki Adam Bir Türk Dizisi Olsaydı?

  • Tuğba Turan
  • 16 Ekim 2020
gökçe ispi turan kitaplar 2
Oku
  • Dedektif Dergi 26. Sayı
  • Makale

Gökçe İspi Turan Ve Kitapları

  • Funda Menekşe
  • 18 Eylül 2020
Dedektif yeniden yayına başlayınca haber almak için lütfen aşağıdaki formu doldurun:
Dedektif | Polisiye Dergi
  • Bize Ulaşın
  • Dedektif’te Yazar Olmak
  • Sık Sorulan Sorular:
  • Hakkımızda
Polisiye Dergi Dedektif’in yayınlandığı dedektifdergi.com sitesinin ve yazarlarının hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda belirtilen hükümlerle korunmaktadır. Dedektif’de yer alan içerikler kopyalanamaz, değiştirilemez ve diğer dijital alanlarda (web sitesi, blog, vb.) yayınlanamaz. Dedektif’de yer alan öykü ve makalelere link verilerek atıf yapılabilir, içerikler kaynak olarak gösterilebilir.Alıntı yapmak için, izin almak, yazarın adını belirtmek ve yazının yayınlandığı bu sitedeki sayfaya link vermek, hem yasal hem de etik açıdan zorunludur. Alıntılarda kesinlikle değişiklik yapılamaz.

Aradığınızı yazıp enter'a basın. Bakalım sitede var mı.