Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Hatalar ve Sonuçları | Makberden Malûmatlar- 2.Bölüm

Diğer Yazılar

GECE GELEN-3

KAMBUR

GECE GELEN-2

Her insan hata yapmakta özgürdür. Fakat bu hataların bir sınırı vardır. Yapılan hataların ucu, başkalarına dokunmamalı ve onlara zarar vermemelidir. Bu çoğu zaman mümkün olmaz, çünkü hatalar sadece bir insana zarar vermekle kalmaz. Hatalar bulaşır, bir yerden başka bir yere sıçrar. Diyebilirsiniz ki; yaptığım hatalar sadece beni bağlar ve sonuçlarına da katlanırım. Öyleyse her insan, kendi hayatını heba etme konusunda da özgürdür.

Ama sorarım size! İnsan böyle bir çağda yaşadıktan sonra, kendi hayatını heba etmesi için, hatalar yapmasına gerek var mı?

Aybars Bey not kâğıdını çevirerek arkasında da bir yazı olup olmadığına baktı. Yoktu. Cümle burada sonlanmıştı. Temiz bir not kâğıdına, iri harflerle, düzgün ve okunaklı bir şekilde yazılmıştı bu cümleler.

Gözlerini kâğıttan ayırınca, karşısındaki şaşkın yüzlerle göz göze geldi Aybars Bey. Bir şeyler söylemesi gerektiğini hissettiği için, “Bunu, katil yazmış olmalı,” dedi. “Yazı oldukça okunaklı, elleri titrememiş, harfler birbirinden ayrı. Bu durumda katilimizin soğukkanlı olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bu yazıyı başkasına yazdırmadıysa,”

Zerrin’in bir kulağı Aybars Bey’de, hem onu dinliyor hem de yerde sırt üstü yatan kadını inceliyordu. Doktor ise tam yanında, elindeki kalem ile birtakım notlar alıyordu.

Aybars Bey, yanında onun gibi ayakta bekleyen polise döndü. “Ne diyorsun Kemal? Sence katil evi böyle dağıtıp her yere parmak izini bırakmakla, bize ne anlatmak istiyor?”

Kemal bu sorudan pek emin değildi. Daha henüz yeni polis olmuştu ve mesleğindeki en önemli ilk olay da buydu. Bütün bu ayrıntılar onun tedirgin olmasına fazlasıyla yetmişti.

“Bana kalırsa, katilin tek derdi yakalanmak. Beni yakalayın ve hapse tıkın diyor.”

“Mezardan çıkmış, şimdi de beni hapse koyun diyor, öyle mi?”

Zerrin bu soruyu duyar duymaz ayağa kalktı. Kaç gündür, bu cinayetleri düşünmekten yorulmuştu.  ‘Kimse bu şekilde ölmeyecek’ diye kendine söz vermişti. Ama şimdi, yüzünde o dehşetli korku ifadesiyle yerde yatan kadın, Zerrin’in ruhuna acı veriyordu. Aybars Bey’e döndü. “Onun öldüğünden emin değilim, bir yanlışlık olması lazım. Her gün mezardan çıkıp bu insanların karşısına geçip onları korkudan öldürdükten sonra, mezara geri giriyor olamaz. Bu imkânsız.”

“Daha önce öldüğünü düşündüğün birini karşında görsen korkmaz mısın?” diye sordu Aybars Bey.

“Korkarım,” dedi Zerrin. “Elbette korkarım. Ama bu, halüsinasyon gibi bir şey olmalı.”

“Ya da ölmedi. Kendisine öldü süsü vermiş olabilir,” diye araya girdi Kemal.

Aybars Bey gülümsedi. “Belki, bu mümkün, o zaman parmak izlerine de bir açıklık getirilmiş olur.”

İçeri giren polis memuru kalabalıktan sıyrılarak Zerrin’in yanına geldi. Elindeki defteri ona uzattı. “Sanırım bu maktulün günlüğü, incelemek istersiniz diye düşündüm,”

Zerrin defteri eline aldı. “Bir bakalım,”

“Bir de bu arada kadının kim olduğunu araştırdık. Yonca Aziz, otuz yedi yaşında, Doktor. Ailesi yurt dışında yaşıyormuş, haber verdik. Birkaç güne kadar gelip cenazeyi alacaklar.”

“Pekala, bir de bu parmak izlerinin sahibi, o kadın…”

“Edilay Şenal mı? Mezarını bulduk. Kardeşi varmış bir de. Eğer görüşmek isterseniz, adresini bir kâğıda yazıp verebilirim.”

“Çok iyi olur. Onunla görüşmek istiyorum.”

“Ses kaydını tekrar dinlemekte de yarar var. O sırada polisi arayabildi. Bu durum da karşısındaki buna izin vermiş olmalı,” dedi Aybars Bey.

Doktor ayağa kalktı, Aybars Bey’e döndü. Yüzünde kendinden emin bir ifade vardı. “Düşünüyorum da, belki de katilin asıl amacı onu öldürmek değil, korkutmak. Öldürmek istese bunu farklı şekillerde de yapabilir.”

“Çünkü,” dedi Aybars Bey. “Katilin bu notta yazdığı gibi, onlar hatalılar ve bu şekilde ölerek cezalarını çekiyorlar.”

“Nasıl bir hata yapmış olabilirler?”

“Ucu başkalarına dokunan ve onların canını yakan bir hata,”

Zerrin düşünceli gözlerle Doktorun elinde ki not defterine bakıyordu. “Otopsi sonucu daha çıkmadı mı?” diye sordu.

“Yarın çıkıyor. Tahminimce, kalp krizi veya iç kanama. Bu, Yonca Hanım için de geçerli olabilir. Çünkü diğer iki vakanın aynısı, kesin sonucu size yollarım.”

“Peki, o zaman. Arkadaşlarımız civardakilere birkaç soru soracak.  Hem bu elimdeki günlük de bize bir yol gösterebilir. Bir de Edilay Hanım’ın kardeşi ile görüşelim. Zaten hayatta olup olmadığı merak konusu.” Saatine baktı. “Tabii bütün bunlar yarına kalıyor. Çünkü saat çok geç oldu.”

Aybars Bey gülümsedi. “Buraları Kemal’e bırak. O üstesinden gelir.”

Kemal bu iltifattan memnun olmuş bir şekilde, “ Sağ olun Aybars Bey,” dedi. “Bunları sizden duymak büyük onur.”

Zerrin de gülümsedi fakat halindeki endişeli tavır Aybars Bey’i huzursuz ediyordu.

“Zerrinciğim, bak bu not bize çok şey anlatmak istiyor. Bizi bilgilendirmek istiyor. Katilin kim olduğundan ziyade, maktullerin kim olduklarına, önceki yaşantılarına odaklanırsak düğüm çözülmüş olacak.”

“Yarın onların ailesi ile görüşeceğim zaten. Emniyet’e çağırdım. Bu üç kişi arasında ortak bir nokta olduğuna eminim. Tek bir korkum var, o da bu sayının yükselmesi,”

“Bu olay medyaya da yansımış durumda. İnsanlar bildiği, duyduğu her şeyi bizimle paylaşacak. Eğer kendini tehlikede hisseden biri var ise mutlaka bize ulaşacaktır,” dedi Kemal.

“İşte bu doğru! Bu arada Edilay Hanım’ın kardeşini çok merak ediyorum. Umarım, yarın yanında olmamda bir sakınca yoktur,” dedi Aybars Bey içten bir gülümsemeyle.

“Hayır, bilakis gelmen beni çok mutlu eder.

Aybars Bey elindeki not kâğıdını Zerrin’e uzattı. “Sende kalsın. Günlükle karşılaştırma yaparsın.”

Zerrin kâğıdı eline alarak yazılara baktı.  Bir cümle dikkatini çekti. ‘Yapılan hataların ucu, başkalarına dokunmamalı ve onlara zarar vermemelidir.’ Ortada bir intikam meselesi olduğu kesindi. Canı yanan birinin intikamı…

İntikam, korku, hatalar ve sonuçları. Bütün bu kavramlar Zerrin’in kafasının içinde tıpkı bu odalardaki dağınıklık gibi bir karmaşa oluşturuyordu. Elindeki not kâğıdını günlüğün arasına koydu. Kendine bir söz verdi. Bu karmaşadan kurtulacak sonra da bu düğümü, çözecekti.

***

Genç kadın, ağır adımlarla ilerleyerek pencereye yaklaştı. Perdenin arkasından, kendisine doğru gelen iki kişiyi gördü.  Birisi uzun boylu, uzun beyaz saçlarını ensesinde toplamış, hafif şişman denilebilecek yaşlı bir adam, diğeriyse kumral saçları arkadan toplanmış, zayıf ve oldukça genç bir kadındı. Onları tam kapıda karşılamayı düşündüğü için olduğu yerde dönerek, kapıya doğru yürüdü.

Aybars Bey, evin bahçesini inceliyordu. Gözlerini yan taraftaki toprağa çevirdi. Bahçe oldukça bakımsızdı. Daha önce birkaç fidan dikilmiş, fakat onlar da susuzluktan kurumuştu. Bahçede bir de küçük bir köpek yavrusu vardı. Aybars Bey onu fark edince yüzünde bir gülümseme oluştu. Yavru köpek de bunu hissetmiş olacak ki, onları görünce bir yabancı görmüş gibi davranmadı.

Zerrin ise ısınması için bir elini cebine koymuş diğer eliyle de Aybars Bey’in koluna girmişti. Düne göre bugün kendini daha iyi hissediyordu. Çok iyi dinlenmiş ve uykusunu da almıştı. Nitekim Aybars Bey’in yanında olması da, ona güç veriyordu.

Baba kız eve doğru yaklaşırken, açılan kapının arkasında onları karşılayan genç kadını gördü.  Yüzünde gülümsemesi ve zarif bir tavırla, “Buyrun, hoş geldiniz. Zannediyorum ki, misafirlerim Aybars Bey ve kızı Zerrin Hanım.”

Zerrin gülümseyerek içeri girdi. “Evet, öyle. Kusura bakmıyorsunuzdur umarım. Size Edilay Hanım ile ilgili birkaç soru soracaktık.”

“Rica ederim. Ne kusuru? Misafirleri çok severim, hem siz geleceksiniz diye biraz hazırlık yaptım.”

Aybars Bey de Zerrin’in arkasından içeri girdikten sonra, “Zahmet buyurmuşsunuz hanımefendi,” Dedi. “Zaten ziyaretimiz çok uzun sürmeyecek. Bendeniz, emekli polis Aybars Güntan, kızım da polistir, Zerrin Güntan.”

Genç kadın baba kıza içten bir gülümseme ile baktı.

“Ne şahane. O zaman ben de size kendimi takdim edeyim. Bahar Şenal. Bahsettiğiniz kişi benim ablam oluyor. İkimiz de birbirimizin hayattaki tek varlığıydık. Fakat kader, onu benden aldı ve beni de bu dünyada yapayalnız bıraktı.”

Genç kadın daha sonra Aybars Bey ve Zerrin’e çay ikram ederek karşılarındaki koltuğa oturdu.

Aybars Bey üzüntüyle, “Başınız sağ olsun hanımefendi,” dedi. “Eğer bir mahsuru yoksa ablanızın  ölüm sebebinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz?”

Genç kadın iki elini bacağının üstünde birleştirdi. Zerrin genç kadının ellerline bakınca bir şey fark etti. Ellerinde dikiş izi vardı. Genç kadın ellerine çok yük binmemesi için yavaş hareketlerde bulunuyordu.

“Trafik kazası, yaklaşık iki yıl oldu.”

“Peki, mezarı da bu şehirde mi?” diye sordu Zerrin.

“Evet, burada,” dedi genç kadın bir an durdu ve sonra, “Biliyor musunuz? Siz polisler beni çok şaşırtıyorsunuz,” dedi. “Birkaç gündür bu haberleri izliyorum da ablamın adı sıkça haberlerde geçiyor. ‘Mezardan Çıkan Ölü’ gibi başlıklarla. Bütün bunların anlamı nedir?”

Zerrin yerinde doğruldu. Karşısındaki genç kadının hesap soran gözlerine baktı. “Bakın hanımefendi. Şu an üç cinayet vakası ile ilgileniyoruz. İki cinayetin yaşandığı olay yerinde Edilay Hanım’ın parmak izine rastlandı. Yaşanan son cinayette de büyük ihtimalle aynı parmak izine rastlanacak. Bu insanların ölümüne büyük bir korku sebep oluyor. Vücutlarının her hangi bir yerinde darbe izi yok. Kan yok. Bıçak yok ya da sıradan cinayet vakalarında görülen her hangi şeyler. Bunların hiçbiri yok. Sadece çok büyük bir korku var.”

Genç kadın şaşkın bir şekilde Zerrin’e baktı. “Zerrin Hanım, benim ablam öldü. Bu anlattıklarınızdan haberdarım zaten. Her gün haberlerde bu saçmalıkları dinliyorum. Siz benim ablamı katil olmakla suçluyorsunuz. Fakat tekrar hatırlatıyorum. O öldü.”

“Ölüm belgesini görebilir miyiz?” diye sordu Aybars Bey.

Genç kadın kolunu koltuğun yanındaki sehpaya uzattı. Sehpanın üzerinde duran mavi dosyayı alarak Aybars Bey’e verdi. “Buyrun. Ne arıyorsanız bunun içinde.”

Aybars Bey dosyayı açtı. Ölüm belgesine göz gezdirdi. Ölüm tarihi, yeri ve zamanı belgede yazıyordu. Zerrin hayretle dosyaya baktı. Aybars Bey kısık sesle konuştu. “Zaten sistemde de bulabileceğimiz bilgiler bunlar.”

Zerrin derin bir iç çekerek genç kadına dönerek “Ahmet Ayrın’ı tanıyor musunuz?” diye sordu.

“Hayır.”

“İlk vaka. Eşi tarafından evinde ölü bulundu. Ömer Erkin, çalıştığı avukatlık bürosunda ölü bulundu. Son olarak da Yonca Aziz, ölmeden kısa bir süre önce bizi aradı. Karşısında birinin durduğunu ve çok korktuğunu söyledi.”

“Bu kişilerin hiçbirini tanımıyorum. Emin olun ablam da onları tanımazdı. Yani mezardan çıkıp da onları korkutmaya gitmesi için bir sebep yok.”

Zerrin karşısında güçlü bir kadının oturduğunun farkındaydı.  Çantasından günlüğü çıkararak açtı. Şimdi en büyük kozunu oynayacaktı. “Bakın bu günlük, Yonca Hanım’ın evin de bulundu. Son sayfada ne yazdığını biliyor musunuz? Bunu size okumak istiyorum.”

Bu satırların, eğer ben ölürsem polislerin yolunu aydınlatması için bir ışık olmasını umuyorum…

Dün gece uyandım. Odamdan çıktım ve sokak kapısının açık olduğunu fark ettim. Belki dalgınlıkla unutmuş olabilirim. Bu çok normal, çünkü korkuyorum. Ahmet ve Ömer öldü. Sıranın bende olduğunu düşünüyorum. Öyle ki aklımda sadece bu var. Dalgınlıktan birçok şeyi unutuyorum. Kapıyı kapatmayı da unutmuş olabilirim.

Kapıyı kapattım. Odama geri dönüyordum ki, o sırada salonda birinin yürüdüğünü gördüm. Arkası bana dönüktü. Onu tanıdım. Bir an kâbus gördüğümü düşündüm. Hızlıca odama geçtim. Kapıyı kilitledim. Bütün gece bir saniye olsun gözüme uyku girmedi. O kadın, buraya kadar benim evime gelmiş. Ama onun öldüğüne emindim. Bütün bunlar nasıl olabilir aklım almıyor.

Öğlene kadar odamdan dışarı çıkmadım. Birden evin içinden sesler gelmeye başladı. Salonda bulunan bütün eşyaları yere atıyordu. Bir an aklımı yitireceğimi düşündüm.

İnsanlar bu satırları okurken bana kızacaklar biliyorum. ‘Neden kaçmadın’ diye soracaklar. Çünkü onunla yüzleşmek istiyorum. ‘Yaptığım her şey için senden özür dilerim Edilay!’ demek itiyorum.

Bu satırları şimdi odamda yazıyorum. Biraz sonra odamdan çıkıp yanına gideceğim. Elimde telefonum var. Çok korkarsam polisi de arayabilirim. Eğer bunu yaptığımı görürse belki gider.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum; yaptığım her şey için çok pişmanım. Keşke o adama hiç güvenmeseydim.

Zerrin başını kaldırdı. Gözlerini karşısındaki genç kadına dikti. “Sizce bu satırlar, bize ne anlatıyor Bahar Hanım?”

Genç kadın gülümsemeye çalıştı. “Benim size anlatacak bir şeyim yok. Zaten buna mecbur da değilim. Ben bu kadını tanımıyorum. Yazdıklarıysa zerre umurumda değil,”

“Ablanızın mezarını açtırırız!” dedi Zerrin sert bir ifadeyle. “Belki o zaman yalanlarınız da ortaya çıkar.”

“Ben buna müsaade etmeden onun mezarına dokunamazsınız. Ayrıca mezarı açınca ne bulacağınızı zannediyorsunuz?” dedi genç kadın sesi yüksek çıkmıştı.

Aybars Bey Zerrin’e doğru eğildi. Odadaki bu gergin havadan hiç memnun kalmamıştı.

“Zerrinciğim, bu ölüm belgesi gerçek.”

“Bakın, babanız doğru söylüyor. Ayrıca size bir bilgi vereyim. Mezarda tam anlamıyla bir insan iskeleti bulmanız zor. Çünkü organlarını bağışlamıştı. Kazadan dolayı da kemiklerinden çoğu kırıktı. Belki, bu ayrıntı işinize yarar,” dedi genç kadın imalı bir gülüşle.

Aybars Bey onun ellerine ve koluna kadar uzanan derisine baktı. Bu durumda bir tuhaflık olduğunu düşündü.  Genç kadının elindeki deri ile yüzündeki derinin rengi bir zıtlık oluşturuyordu. Sanki elindeki deri, başka birine aitti.

Zerrin defterin arasından küçük notu çıkardı.  “Bu notu da dün olay yerinde bulduk.  Belki bunları ablanız yazmış olabilir,” dedi.

Genç kadın şaşkınlıkla Zerrin’e baktı. “Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ama bu kadarı da fazla artık. Lütfen, hemen şimdi evimi terk edin.”

Baba kız aynı anda ayağa kalktı. Zerrin sinirlemişti. “Siz hata yapıyorsunuz. Bir şeyler bildiğiniz halde söylemiyorsunuz. Ama biz her şeyi öğreniriz.”

Genç kadın Zerrin’in gözlerinin içine baktı.

“Her insan hata yapmakta özgürdür Zerrin Hanım.”

Zerrin Aybars Bey’e döndü. Yüzündeki ifadeden büyük bir olay çıkacağını anlayan Aybars Bey, “Pekâlâ, bize müsaade! Çay için teşekkürler hanımefendi. Size de büyük geçmiş olsun. Elleriniz, zannediyorum ki kazada yanmış olmalı,”

Genç kadının yüzündeki alaycı ifade yerini endişeye bıraktı. “Kapı orada, size eşlik etmeme gerek yok sanırım.”

Zerrin dışarı çıkınca derin bir nefes aldı. Elindeki günlüğü çantaya koydu. Yüzüne vuran soğuk hava kendine gelmesini sağladı. Aybars Bey onun koluna girerek arabaya doğru ilerledi. “Zerrinciğim, bazen çok asabi oluyorsun. Biraz sakinleşmen yararımıza olacak.”

“O kadın yalan söylüyor. Maktulleri tanıdığına eminim. Ayrıca ne ima ettiğini duydun. ‘Her insan hata yapmakta özgürdür’ bu o küçük notta yazıyor,”

“Tamam, doğru söylüyorsun, evet haklısın. Ama bu şekilde olmaz,” dedi Aybars Bey yumuşak bir sesle.

“O kadının ellerinde ne var?”

“Bilmiyorum. Tam emin olamadım. Yanık gibi. Ya da ismini bilmediğimiz bir hastalık da olabilir.”

“Öğrenirim, her şeyi öğrenirim,” dedi Zerrin. Arabaya binerek, kapıyı kapattı.

***

Kemal kapıyı açarak, yanındaki yabancıya yol verdi. “ Buyrun beyefendi. Siz burada bekleyin. Zerrin Hanım şimdi gelecek. O gelince ona da anlatırsınız.”

Adamın yüzünde büyük bir tedirginlik vardı. Eliyle alnında biriken terleri sildi. Ayakları titriyordu. Boğazı kurumuştu. Kemal’e döndü. “Bir bardak su alabilir miyim?” Kemal masanın üstündeki sürahiden su doldurarak ona uzattı. Endişeli adam,  titreyen elleriyle suyu aldı. Bir yudum içip bekledi. Daha fazla içemeyeceğini anlayınca bardağı masanın üstüne koydu. Şimdi tüm vücudu titriyordu.

Zerrin hışımla kapıyı açtı. Kemal içeri giren baba kızı görünce ayağa kalktı. Zerrin’in aksine Aybars Bey’in yüzü gülüyordu. Masasına geçerek oturdu. Henüz odadaki yabancıyı fark etmemişti. Çantasındaki günlüğü çıkarıp masanın üstüne koydu.  Hemen yanındaki dosyayı eline aldı. Meraklı gözlerle Kemal’e bakarak “Otopsi sonuçları mı?” diye sordu.

“Evet. Biraz önce Doktor Bey getirdi,”

Dosyayı masanın üstüne geri bıraktı. “Sonra bakarım. Maktullerin yakınları gelmedi mi?”

“Sanırım, henüz toparlanamamışlar. Cenazelerle uğraşıyorlarmış. Galiba o da yarına kaldı,”

Zerrin derin bir iç çekti. Aybars Bey,  Zerrin’in bu haline güldü. “Sevgili Kemal. Keşke sen de bizimle Edilay Hanım’ın kardeşini görmeye gelseydin. Orada çok güzel ağırlandık. Kadıncağız bize çay ikram etti. Başka şeyler de hazırlamıştı ama yemeye fırsatımız olmadı. Çünkü Zerrin’le hanımefendi kavga etmeye başladılar. Neyse ki kadın bizi kovdu. Ama keşke o börekten biraz daha yiyebilseydim.”

Kemal de Aybars Bey’e güldü. “Aslında benim gelmediğim iyi olmuş. Bu beyefendi, bana bir şeyler anlattı. Kendisi size bir itirafta bulunacak.”

Zerrin bakışlarını odadaki yabancı adama çevirdi. Aybars Bey yerinde doğruldu. “Buyrun. Neyi itiraf edeceksiniz?” diye sordu Zerrin.

Endişeli adam sıranın kendisine gelmesinden memnun olmuştu. Fakat yüzündeki endişe kaybolmamıştı. “Ben, bu son yaşanan olaylarla ilgili konuşmak istiyorum.”

“Evet, sizi dinliyoruz.”

“O kadın. Ahmet, Ömer ve Yoncayı öldürdü. Şimdi de beni öldürecek,”

Zerrin hayretle karşısındaki adama baktı. “O kadının öldüğünü biliyorsunuzdur umarım.”

Endişeli adam ağlamaya başladı. “Biliyorum öldüğünü. Onu, ben öldürdüm.”

Odadakiler donuk bir ifadeyle adama baktılar.

“Daha önce öldürdüğünüz kişi, şimdi sizi mi öldürecek?” diye sordu Aybars Bey.

“Evet. O bizden bu şekilde intikam alıyor,”

“Neden?” diye sordu Zerrin. “Sizden niye intikam alıyor? Ayrıca sen onu nasıl öldürmüş olabilirsin? O trafik kazası geçirmiş.”

Endişeli adam gözyaşlarını sildi. “Ben, ona arabayla çarptım. Ölmesi için.”

“Bilerek öyle mi?”

“Evet, Çünkü o adam onu öldürmemi istedi. Karşılığında bana para verdi,”

“Sen bu maktulleri tanıyor musun?

“Evet, tanıyorum,”

“O zaman bildiğin her şeyi anlatacaksın,”

“Anlatırım. Söz veriyorum. Yeter ki beni sadece siz cezalandırın,”

Zerrin arkasına yaslandı. Uzun bir süreden sonra kendisini iyi hissediyordu. Artık emin olduğu bir şey vardı. O da Edilay Hanım’ın hayatta olmadığı gerçeğiydi. Şimdi olacakları merakla bekliyordu. Düğümün çözülmesine çok az kalmıştı.

SON

(DEVAMI GELECEK SAYI DA)

En Son Yazılar