“Bu seferlik bir istisna yapsam?” diye geçirdi aklından. Canı hiç girişmek istemiyordu bacak kadar veletlere gecenin bu vakti, üstelik bu yorgunlukla. “Bir 10 lira ver, kurtul Bilge, ne uğraşıyorsun,” dedi kendi kendine, “sanki sen para vermesen bali almayacaklar.” “Tamam, sakin olun!” dedi çocuklara sertçe. “Bakayım bozuk var mı üzerimde.” Çantasını açtı, karıştırdı, cüzdanını eline alınca Furkan Bey’in ne olur ne olmaz diye iki sene önce kendisine zorla verdiği küçük biber gazı spreyi ve şok tabancası geldi aklına. Çantasının gizli gözünde saklıyordu onları yıllardır. Öyle uzun zamandır saklıyordu ki varlıklarını unutmuştu neredeyse. “Yok artık!” dedi içinden, el kadar bebelere bunları kullanacak değildi. Hiç denememişti ayrıca, çalıştıkları bile meçhuldü.
O ara Bilge’nin bir anlık dalgınlığından faydalanan veletlerden biri elinden cüzdanı kaptığı gibi kaçmaya başladı. Diğerleri de peşinden. Bilge ne olduğunu anlayıp toparlanana kadar depar attılar. “Hooop! Durun lan eşşoğlueşşekler!” diye bağırarak düştü peşlerine Bilge. “Hay senin kafana sıçayım Bilge, bravo!” diye söylene söylene koşuyordu. Bilge atletikti, gayet de iyi koşardı, ama bu veletler tazı gibiydiler maşallah. Önce Paris Caddesi üzerinden biraz koştular, oradan ara sokaklardan birine daldılar hızla, gözden kayboldular. Şaştı kaldı Bilge. Daha az önce kafaları kıyak, mal mal bakan bebeler nasıl bir anda bu kadar çevik davranmışlardı? Peşlerinden ara sokağa daldı o da. Çocuklardan hiçbir iz yoktu. Az ötedeki çöp tenekesinin dibine fırlatılmış, sarı renkli bir şey dikkatini çekti o karanlıkta, koştu hemen. Oh, evet, cüzdanıydı. İçinde tabii ki para falan yoktu, olmasını da beklemiyordu. Zaten 150-200 liradan fazla nakit taşımazdı. En azından kimliğini, ehliyetini, banka kartlarını kurtarmıştı. Onları tekrar çıkarmakla uğraşmak para kaptırmaktan çok daha sinir bozucuydu. Derin bir nefes aldı. Ucuz atlatmıştı. “Ben sizi yine görürüm, nasıl olsa elime düşersiniz, a*ına koduğumun bebeleri sizi!” diye söylene söylene geri döndü.
Karakola gidip şikâyet etmek lazımdı şu çocukları. Şimdi de buraları mesken tutmuşlardı demek. Bugün Bilge’nin canını sıkmışlardı, yarın başkasına yapacaklardı. Engel olmak gerekirdi. Peki, karakolda derdini anlatabilecek bir muhatap bulabilecek miydi acaba Bilge? Polisin bu tip durumlara yaklaşımı malûmdu. Umursamaz, ilgisiz, hatta kaba… Boşu boşuna zamanını harcadığıyla ve sinirlerini bozduğuyla mı kalırdı acaba? Onun yerine basıp bara mı gitseydi? Kafasını dağıtırdı biraz. “Senin neyine gerek hafta sonu erkenden eve gitmek?” diye homurdandı kendi kendine. Yoksa hiçbirini yapmayıp ilk planladığı gibi eve mi gitseydi? Başı ağrımıştı, yorulmuştu iyice. Bir duş alır, vurur kafayı yatardı. Kararsız kaldı…
[Bilge karakola mı gitsin, eve mi gitsin, bara mı gitsin?]
Karar Ver!