KİM BU LEW ARCHER?
Bölgesi Güney Kaliforniya, aktif yılları 1940-1970. Özel dedektif. Adı Lew. Soyadı Archer.
İlk defa canlanınca akıllarda, Philip Marlowe’u andırır. Sonra “Bu haksızlık,” dersiniz, “Archer o kadar da sert değil.”
Lew bir defa daha hassas, kimi zaman empatik, hatta bazen sempatik. Bunun yanında kurgusu gereği Chandler’ın Marlowe’u hayatın merkezinde değil mi? O bir çekirdek, diğer karakterler ise uydusu desek itiraz eden çıkar mı? Archer’a gelirsek; kendisi bir araç, bir anahtar, bir yolcu.
Bilenler bilir; Long Beach Kaliforniya Polis Departmanı’nda mesleğe adım atmış eski bir polistir Lew Archer. Yolsuzluk ve yalan dolan nedeniyle bardak taşar, kuruma inancını sorgular hale gelir. Ayrılır, hatta ona sorulduğunda çekinmeden kovulduğunu söyler. ABD Ordusu’nda kısa süre de olsa Askeri İstihbarat’ta görev alır. Hafiyelik hamurunda vardır. Burnu iyi koku alır, özellikle de pis olanları. Birinden şüphelenirse, gözünü üzerinden ayırmaz. Bu yüzden başı beladan eksik olmaz ama kimin umurunda? Meslek hastalığı işte, pisliğe bulaşmadan edemez.
Dünyadan bıkkın, canı sıkkın, depresyonda günleri olur. Yorgun düşer. Hayatın içinde bunlar da vardır. Eski eşini düşünür arada bir. Sue’yu özler. Kendisi de sorunlu bir çocukluk geçirdiğinden, aileleri tarafından ihmal edilen, hayatta umarsızca seyreden gençleri felaketten kurtarma içgüdüsüne sahiptir Archer’ın çocuklarla, gençlerle rahatlıkla dostluk kurma yeteneği vardır. Fazlaca hayal kırıklıkları olmuş, eskide kalmıştır. Ne onlarla yaşar, ne de onlar yokmuş gibi davranır. Acı tecrübelerle, hayatın ona öğrettiklerini beynine kazımıştır. Kötü günlere karşı kalender, biraz da alaycıdır.
Güney Kaliforniya’nın banliyösünde gezinir, kimi zaman uykusuz. Gerekirse gece gündüz çalışır çünkü. Çözmeye çalıştığı karmaşık yapbozun parçalarını büyük sırlar, çocukluk travmaları, aile içi hesaplaşmalar ve cinayetler oluşturur. Zengin bir aile reisidir öldürülen bazen, şüpheliyse yoktur. Nevada’nın vaha dolu çöllerine kadar uzanan bir maceraya atılır yeri gelir, çalınan bir resmin peşinde koşar, koşar. Portrenin akibetini ararken peyda olan bir dizi ceset ayağına dolanır. Bir serüveninde kayıp bir kızın ardından aralanır esrar perdeleri. Petrol zengini olma hevesi altında yoğrulmuş ıstıraplı ve çıkar dolu ilişkiler, cinayet sebeplerine zemindir. Bir insan bir diğerini neden öldürür? Cevabını arar, bulur Archer.
Suçsuz çocuklarsa konu, yüreğini de tüketir Lew Archer. Dinler onları. Dert edinir. Elinden geleni ardına koymaz. Girdaba sürükleyen yaşamlarından çekip koparamaz onları belki ama yaşama dair bildiklerini öğütler onlara; ihtiyaç duydukları ses olur, nefes olur.
Elleri kirli, kanlı polisler vardır dünyada. Yüksek zümre patronlarıyla bir olmuşlardır. Saklanmaya dahi ihtiyaç duyulmayan rezil, yozlaşmış ilişkilerin batağında cinayetler işlenir. Üstü örtülmüş dahi olsa, gerçeklerin bir vakit gün yüzüne çıkma gibi bir özelliği vardır Archer mıntıkasında. Delilik boyutunda açgözlülük, alçaklığın en üst mertebesinde ihanetler silsilesine şahitlik eder Lew Archer. Kendinden, değerlerinden ödün vermez. Sonuna kadar gider, parçaları birleştirir, konuyu çözer. Hikayesi de tam orada biter.