Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

POLİSİYE EDEBİYAT NOTLARI-1: Edebi Bir Tür Olarak Polisiye

Diğer Yazılar

Gencoy Sümer
Gencoy Sümerhttps://gencoysumer.com/
Gencoy Sümer İTÜ İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde Master ve Doktora yaptı. www.polisiyedurumlar.com sitesini kurdu ve internette pekçok öykü ve makaleleri yayınlandı. İlerleyen yıllarda Dedektif'in kurucuları arasında yer aldı. İlk polisiye romanı Feneryolu Cinayetleri 2017 yılında, Göl Kıyısındaki Ev & Gizemli Öyküler ve Aile Sırrı & Bir Percule Hoirot macerası 2018 yılında yayınlandı. Gencoy Sümer'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

“Kusursuz polisiye roman,türün kuralları tarafından çizilen sınırları aşan değil,türün kurallarına uygunluk gösterendir.”[1]

 

Polisiye dediğimiz zaman ne anlamalıyız? Kelime olarak polisle ilgili bir şeyden söz edildiği açık. Türk Dil Kurumu da  kavramı, “konusu polisin ilgilendiği alanlarda olan olay, roman film” diye tanımlamış. Ancak edebiyatta ve sinemada polisiye dendiğinde daha farklı bir anlam söz konusu.

Bu anlam farklılığının üzerinde durmak neden önemli? Bunun, öncelikle pratik bir sebebi var. Hiç kimse sevmediği türde bir film izlemeyi ya da kitap okumayı istemez. Ya da en azından önceliği sevdiği, beğendiği, keyif aldığı türlere verir. Özellikle film seçerken sık sık karşılaşırız bu sorunla. Film izlemek için Netflix’e ya da herhangi, bir internet sitesine girdiğinizde genellikle, türleri sıralayan bir kategoriler listesiyle karşılaşırsınız. Burada filmler komedi, dram, aksiyon, polisiye, bilimkurgu, gerilim, korku vb şeklinde sınıflandırılmıştır. Bir polisiye meraklısı olarak polisiye kategorisindeki filmlere tıkladığınızda karşınıza bir sürü film çıkar. Dikkatle bu filmleri icelediğinizde şunu görürsünüz. Bu filmlerin çoğu, suçun, suçluların, onları kovalayan polislerin hikayesidir ama polisiye değildir.

Netflix ve benzer sitelerde sık karşılaşılan bu yanlışın tersine de  rastlamak mümkündür. Tam anlamıyla dört dörtlük polisiye olan kimi filmler polisiye kategorisinde yer almazlar. Örneğin, ünlü La İsla Minima filmi için, bir sitede tür olarak gerilim, korku, suç ve macera yazmakta ama asıl olması gereken polisiye yazmamaktadır. Bunu, sitelerin hazırlanmasındaki üstünkörülüğe bağlayabiliriz ama aslında bu önemli bir konudur ve roman söz konusu olduğunda bu önem daha da artar.

Neden mi? Çünkü, genellikle gizem, gerilim, suç gibi roman türleri, polisiye ile karıştırılırlar. Türleri karıştırma, sadece okur düzeyinde kalsa gene iyi. Aynı durum yazar ve yayıncılar için de geçerlidir. İçinde suç var diye bir gerilim ya da suç romanının polisiye olarak kategorize edildiği az rastlanılan bir durum sayılmaz. Oysa, polisiye roman, sadece suçun varlığı ile tarif edilemez.  Daha başka ve hatta bunlardan daha önemli unsurlara gerek duyar polisiye roman. Gene de bütün bu türleri tek bir çatı altında toplayıp isimlendirmek için polisiye terimini kullanmak bir alışkanlık haline gelmiştir. Belki de sırf kolaylık olsun diye böyle yapılmaktadır.[2]

Ne var ki, suçun varlığı, polisiye türünü diğer türlerden ayırt etmemizi sağlamaz. Daha doğrusu suç, polisiye romanın belirleyici unsuru değildir. Polisiye romanı diğerlerinden ayıran en önemli özellik,  hikayede bir muammanın olmasıdır. Genellikle bu, gizemli bir cinayet olarak tezahür eder. Çağatay Yaşmut’un belirttiği gibi, polisiyede “suç ve muamma kilit kavramlardır”.[3] Ahmet Ümit de bunu “polisiye gizemli suçu anlatan edebi metinlerdir”[4]  diyerek açıklar.

Batıda, polisiyenin mystery olarak bilinmesinin sebebi de budur. Türün kökeni, gotik romanlara kadar uzanan gizem edebiyatıdır aslında. Polisiye (mystery), gizem edebiyatının bir alt-türü olarak doğmuş, tarihsel süreç içinde birçok başka türlerle eklemlenip kendi kurallarını ve yapısını oluşturarak başlıbaşına bir tür haline gelmiştir. Gizem ve polisiye, kardeş olmalarına rağmen tamamen farklı türlerdir. Polisiyede, gizemin mutlaka çözülmesi gerekir. Yani, suç üzerindeki perde kalkmalı, suçlu yakalanmalıdır. Ayrıca suçun nasıl ve neden işlendiği, eğer bilinmezler arasındaysa bunlar da bilinir olmalıdır. Buna karşılık, gizem romanlarında gizemin çözülmesi gerekmez. Bu tür romanlardan beklenen son, bir tür belirsizliktir. Polisiyede ise muğlak bir son asla olmaz. Olursa, o polisiye roman olmaz.

Peki, bir romanda suçun ve muammanın varlığı yeterli midir, o romanı polisiye yapmaya?

Hayır. Zeynep Rade’ye göre, “bir hikayenin içinde muamma, suç ve suçlunun olması onu polisiye sınıfına sokmaya yetmez. Suçluyu aramak ve adaleti sağlamak da gerekir”.[5] Bundan da anlaşılıyor ki, bir polisiye romanda suç, suçlu ve muammanın (gizemin) yanı sıra suçu araştıracak ve suçluyu bulup ortaya çıkaracak birinin, yani dedektifin de bulunması gerekmektedir. Aslına bakılırsa, suçun olduğu yerde bir polisin olması son derece olağandır. Her zaman olmasa da bu ikili daima birliktedir.  Sosyolojik bir gerçeklik olarak da doğrudur bu. Polisin var oluş sebebi, suç ve suçlulardır.

Ancak, polisiye romandaki polis, sıradan biri değildir. Nitekim Çağatay Yaşmut da polisiye romanın sınırlarını çizerken, bu noktaya temas eder: “…bir cinayet işlenir, bu cinayetle ilgili bir sürü şüpheli- aralarından biri mutlaka katildir- bulunur, soruşturmayı yürüten zeki bir detektif vardır. İşlenen cinayetin ardından soruşturmacı veya detektif şüphelileri tek tek sorguya çekerek onların hayatlarına girer, sorduğu sorularla davranışlarını gözler, ipuçları aracılığıyla sorgulanan kişilerin verdikleri yanıtlar arasındaki tutarsızlıkları bulup boşlukları doldurur ve akıl yürüterek hedefe ulaşır.”[6]

Çağatay Yaşmut’un da belirttiği gibi, soruşturmayı yürüten polis, öncelikle diğer meslektaşlarından daha zekidir. Yaptığı gözlemleri hızlı bir şekilde değerlendirir, olgular arasındaki bağlantıları kolayca görür, mantıksal çıkarımlar yapar.  Sonunda suçluyu ele geçirir. Dedektifin, suçluyu tutuklaması ya da adalete teslim etmesi, yani bir tür nihai çözüm, polisiye türünün temel kurallarından biridir.

Celil Oker’in polisiye roman tarifi, dedektife bir başka özellik daha kazandırır. Oker’e göre, Polisiye roman, “Yüksek bir çoğunlukla cinayet şeklinde işlenen ve faili tarafından açıkça sahiplenilmeyen ağır bir suçun, profesyonel ya da amatör bir soruşturucu tarafından soruşturulması ve ortaya çıkarılmasını hikaye eden bir roman türüdür.”[7]

Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere,  dedektifin illa profesyonel biri olma zorunluluğu yoktur. Gerçekten de polisiye romanda bu işlevi herhangi bir meslekten olan kişi de üstlenebilir. Örneğin; Chesterton’ın dedektifi bir rahiptir.  Agatha Christie’nin dedektifi Miss Marple da dedikoducu bir kız kurusudur. Bizden bir örnek vermek gerekirse, Yaprak Öz’ün kadın dedektifi Yıldız Alatan da sıradan bir ev kadınıdır. Polisiye roman, aynı zamanda bir dedektifin romanıdır. Bu nedenle, dedektif romanı olarak da adlandırılabilir. İçinde dedektif olmayan bir roman, zaten polisiye roman değildir.

Suphi Varım da benzer bir tanım yapar ve ek olarak polisiyenin “gizemi ve gerilimi içeren bir tür”[8] olduğunu söyler. Burada Varım’ın gizem ve gerilime vurgu yapması önemli. Gizemin yani muammanın, polisiye romanın adeta ön  koşulu olduğu konusunda hiç kuşku yok. Bu ön koşul, polisiye romanın ruhunu oluşturur. Peki ya gerilim? Gerilim, polisiyenin doğasında vardır. Birçok kişi, polisiye romanların uzun soruşturma ve gözlem safhalarını göz önüne alarak genellikle bu tür romanlarda gerilimin olmadığından dem vursa da bu doğru değildir. Belki bir gerilim romanı gibi baştan sona heyecanlandırmaz ama özellikle sonlarda ve suçlunun yakalanma safhasında gerilim ayyuka çıkar. Polisiye roman, gizemle birlikte bilinmezlik ve akıl oyunları gibi unsurları da içerir.[9] Bu unsurlar muammanın gözler önüne serilmesinde, yeni soruların ve ipuçlarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynarlar. Bir yandan gizemin sınırlarını belirlerken, diğer yandan açıklanmasına yardım ederler.

Muamma, dedektif ve nihai çözüm, bir polisiye romanın olmazsa olmaz unsurlarıdır ama, polisiyenin kendisine yakın diğer türlerden mutlak olarak ayrılmasını sağlamazlar. Başlangıçtan beri türler arasında geçişkenlik hep olagelmiştir. Polisiyenin sınırları kesin bir biçimde belliyken, aynı şeyi gerilim ve suç romanları için söylemek zordur. Bir gerilim romanında da muamma olabilir. Hatta hikayede bir dedektif kahraman da yer alabilir. Ve nihayet romanın sonunun, nihai bir çözümle taçlandırılmış olması da pekala mümkündür.

Buna örnek olarak, çok tanınmış bir romanı/filmi vermek istiyorum:Sapık.[10] Çoğumuzun filmini de görmüş olduğumuz bu romanı kısaca hatırlayalım. Çalıştığı iş yerinden yüksek miktarda bir parayı çalan sekreter Marion Crane, akşamüzeri arabasına binerek sevgilisinin yaşadığı şehre doğru gitmeye başlar. Yolda, peşine düşen bir polisi atlatmak için arabasını değiştirir ve geceyi geçirmek için Norman Bates’in moteline gelir. Bates, motelin arkasındaki ürkütücü bir gotik evde annesiyle birlikte yaşayan ve ruhsal sorunları olan genç bir adamdır. Marion, odasına geçtikten sonra banyo yapmak için duşa girer ve o sırada içeriye giren biri tafından bıçaklanarak öldürülür. İş yeri sahibinin tuttuğu özel dedektif bir süre sonra motele gelir, Marion’u arar. Ancak o da bir cinayete kurban gider. Soruşturmaya, Marion’un kız kardeşi ve sevgilisi devam ederler. Bütün şüpheler, Bates’in annesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Sonunda katil yakalanır ve roman doyurucu bir açıklama ile sona erer.

Hikaye bir bütün olarak gerilim ve korku temalarıyla doludur. Polisten kaçan bir kadın… Yağmurlu bir gecede gelinen tenha motel… Motelin arkasındaki karanlık, ürkütücü ev… Peşpeşe işlenen cinayetler… Profesyonel ve amatör dedektiflerin Bates’in motelinde ve evinde yaptıkları araştırmalar… Baştan sona tempo düşmez ve özellikle sonlara doğru heyecan doruklara tırmanır.

Öte yandan romanda suç; hem hırsızlık, hem de iki ayrı cinayet olarak karşımıza çıkar. Tabii ki burada önemli olan cinayetlerdir ve katilin kim olduğu bilinmez. Yani iki gizemli cinayet söz konusudur. Romandaki bir başka muamma da Bates’in özel yaşamı hakkındaki bilinmezlikler ve ürkütücü gotik evde dönen dolaplardır. Bütün bu entrikayı araştıran bir de dedektif vardır. Her ne kadar özel dedektifimiz hikayenin bir yerinde meçhul katilin kurbanlarından biri olsa da, soruşturmayı Marion’un kız kardeşiyle sevgilisinin devralmasıyla araştıma işinde bir aksama olmaz. Yani amatör dedektifler iş başına geçer. Romanın sonunda cinayetler çözülür, gerçek anlaşılır ve katil adalete teslim edilir.

Bir gerilim romanı olan ve Alfred Hitchcock tarafından yönetilen filmini izlerken de yüreğimizi ağzımıza getirmeyi başaran Sapık, polisiye türüne dahil olmanın yukarıda saydığımız bütün özelliklerini taşır. Bu durumda onu polisiye roman/film olarak tanımlayabilir miyiz?

Bu sorunun cevabını önümüzdeki sayıda verelim.

 

NOTLAR:

[1] Tzvetan Todorov,  “The typology of detective fiction”

[2] Burada bir parantez açıp şunu söylememde yarar var diye düşünüyorum. Eğer bütün bu türlerin illa bir çatı altında toplanmaları gerekiyorsa, “suç” terimini kullanmanın daha uygun olacağı kanısındayım. Çünkü bir tema olarak suç;  polisiye, gerilim ve suç romanlarının hepsinde  karşımıza çıkan bir olgudur. Bütün bu türlerde ortak bir nokta aranacaksa o da doğrudan doğruya suçun kendisidir. Bu nedenle polisiye ve diğer akraba türleri suç edebiyatının şemsiyesi altında toplamak, bana daha akla uygun gibi görünmektedir. Böyle bir şemsiyeye gerek olup olmadığı ise ayrı bir konudur.

[3] Çağatay Yaşmut, https://t24.com.tr/k24/yazi/polisiye-yazarlari-cevapliyor-polisiye-nedir,385

[4] Ahmet Ümit, https://t24.com.tr/k24/yazi/polisiye-yazarlari-cevapliyor-polisiye-nedir,385

[5] Zeynep Rade, Polisiye Türleri İçinde Salon Cinayetleri, s.7

[6] Çağatay Yaşmut, https://t24.com.tr/k24/yazi/polisiye-yazarlari-cevapliyor-polisiye-nedir,385

[7] Celil Oker, https://t24.com.tr/k24/yazi/polisiye-yazarlari-cevapliyor-polisiye-nedir,385

[8] Suphi Varım, https://t24.com.tr/k24/yazi/polisiye-yazarlari-cevapliyor-polisiye-nedir,385

[9] Landrum, 1994,4

[10]Robert Bloch tarafından yazılan roman daha sonra Alfred Hitchcock tarafından filmi çekildi. Film, Hitchock sinemasında, nihai çözümü olan tek yapıttır. Hitchock’un bütün diğer filmlerinde muamma, filmin başında ya da ortasında seyirciye açıklanır.

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU