Daha önce kurgu dışı kitapları ile tanınan yazar ve eğitimci Çağlayan Babacan, masumları katleden bir katil ile mücadele eden ama polis olmayan ana karakterlerin maceralarını anlattığı ve Rubens’in tablosundan esinlenerek ismini verdiği ilk romanı “Masumların Katli” nden iki yıl sonra ikinci romanı “Arabulucu” ile okurlarıyla yeniden buluştu. Bu vesilesiyle Umberto Eco’dan alıntılayarak “canı roman yazmak isteyen” ve sonuçta da ezberleri bozan bir polisiye ortaya çıkartan eğitimci ve yazar Çağlayan Babacan ile yeni romanını ve yazıya dair her şeyi konuştuk…
Daha önce “Öğretmenler İçin Beden Dili”, “Ayna Ayna Söyle Bana” ve “Maskeleri Düşürmek” adlı kurgu dışı kitapları ile tanındınız, ardından ilk romanınız Masumların Katli sonrasında da Arabulucu geldi. Romana geçiş serüveninizden bahseder misiniz?
Aslında hep oradaydım, romanların yanında. Belki biliyorsunuz, lisans eğitimimi Türk Dili ve Edebiyatı alanında yaptım. Türk ve Dünya edebiyatından birçok değerli örneği ders olarak okudum. Ama fakülteye girmeden önce de ilkokuldan itibaren kurgu hep okuduğum bir alandı. Ortalamanın çok üstünde roman okuduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Ama sorunuzun spesifik cevabı şu olur; 2015 yılıydı, bir taraftan kurgu dışı eserler yazıp profesyonel eğitimler verirken artık roman yazmaya kesin karar vermiştim. Belki benim bile fark etmediğim ama zihnimde çekirdek halindeki bir düşüncenin durdurulamaz şekilde sürgün vermesi de olabilir. Aslında kendinden emin bir yazar gibi, size buğulu gözlerle bakıp “Bir sabah kalktım ve roman yazmaya karar verdim” demeliyim. Umberto Eco yirminci yüzyılın en çarpıcı düşünürlerinden biridir. Böyle bir araştırmacı bilim insanının roman yazacağı kaç kişinin aklına gelirdi? 1983 yılında, Gülün Adı ile ilgili bir röportajında şöyle der: “Bir roman yazdım, çünkü canım roman yazmak istiyordu.”
Arabulucu bir polisiye roman ama klasik bir polisiye de değil. Ezber bozan bir polisiye… Psikolojik gerilim de var, daha başka izler de var. Yazarı Arabulucu’yu nasıl tanımlıyor?
Arabulucu ile eş zamanlı yazdığım ama Arabulucudan önce bitip yayımlanan bir kitabım var: Öğretmenler İçin Müzakere Sanatı. Bu kitabı yazarken sadece müzakere temelli kitapları değil, profesyonel müzakereci ve sorgu uzmanlarını kitaplarını okudum. Sözün büyüsü beni çok etkiledi. Konfüçyüs’ün deyişiydi sanırım, kelimelerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız. Freud da başlangıçta söz ve büyünün aynı şey olduğunu ifade eder. Özellikle FBI’da çalışan müzakere uzmanlarının hatıralarını okuduğumda ve Waco, Muhteşem Münazaracılar, The Negotiator, 12 Öfkeli Adam gibi müzakereyi anlatan filmleri izlediğimde kesinlikle böyle bir kahramanın olduğu bir roman yazmak lazım, dedim. İstanbul Emniyetindeki müzakere uzmanlarıyla uzun bir röportaj yaptım. Aklımdakileri sordum, inanılmaz hikâyeler dinledim. Bütün bu bilgiler Arabulucu romanın arka planını oluşturdu. Ama bu bilgileri bir kurgu temelinde anlatmak için güçlü bir hikâyeniz olmalı. Onu da bulduğuma inanıyorum.
Arabulucu, Psikolojiden sanata, edebiyattan tarihe ve Türkiye’nin gündemindeki tarikatlar sorunundan, mitolojiye kadar pek çok alanı kapsayan geniş bir bilgi birikiminin izleri var. Bu kurgu nasıl ortaya çıktı ve kitabı yazmanız ne kadar sürdü?
Kitap 47 bölümden oluşuyor, Mardin’in plaka kodu 47 olduğu için baştan böyle bir kararım vardı. Çünkü kitaptaki bütün düğümler de Mardin’de. Şifreli bir şey oldu yani. Kitabın ilk sekiz bölümünü yazdım ve sizin de bildiğiniz gibi ağır bir kaza geçirdim. Aylarca sürecek tedavim için Ankara’da FTR hastanesine yattım. Yani her şey alt üst oldu. Kazadan üç ay kadar sonra İstanbul’dan bilgisayarımı istedim. Hafta içi hastanede fizik tedavi görüyor hafta sonları ağabeyim veya ablamın evine evci çıkıyordum. Kitabın birçok bölümünü hastanede boş kaldığımda deftere yazıp hafta sonu bilgisayara geçiriyordum. Söylediğiniz alanlarla ilgili ihtiyacım olan kitapları da hastanede okuyordum. Mesela Joseph Campbell’in 4 ciltlik mitoloji serisini hastanede bitirdim. Taburcu olup döndüm, Bir buçuk ay kadar sonra pandemiden dolayı karantina başladı. Ben de yazmaya devam ettim. O yılın sonuna doğru bitti. Ama işin zor kısmı başladı, ince düzeltmeler. Yani kitabı yazmaya başladıktan yaklaşık 16-17 ay sonra bitirebildim.
Türkiye’deki polisiyeyi nasıl görüyorsunuz?
Poyabir’in aktif üyesiyim. Ve yaşayan birçok yazarla da değişik platformlarda görüşüyorum. Bence çok hızlı gelişiyor ve yazar dostlarımız çok güzel işler çıkarıyor. Akla ilk gelen “Hakan Muhafız”, “Sıcak Kafa”, “İyi Adamın 10 Günü” “Daha” gibi senaryolara kaynaklık eden kaliteli kitaplar yazılıyor. 221B, Dedektif Dergi gibi süreli yayınlar var. Bu durumun çok daha hızlı biçimde gelişeceğine inanıyorum.
Polisiye edebiyatta ya da sinemada daha çok gerçek polisler özellikle cinayet masası polisleri ana karakter olur. Neden bir müzakere timi amiri ana karakteriniz oldu?
Reklamcı Vic Pulkinghorne’ın der ki “Eğer birileri sizin yaptığınıza çok benzer bir şey yapıyorsa ikinizin başı da belada demektir.” Polisiye yazan birçok insan var, hikâyenin benzerlerinden ayrılan kategori dışı bir farklılığı olmalı. Siyah Levi’s reklamında dediği gibi “ Herkes aynı yöne gidiyorsa sen tersine git.” Masumların Katli’nde de benzer yolu seçmiştim. Bir öğretmen ve bir avukat suçun peşine düşüyordu.
Arabulucu’nun ana karakteri müzakere tim amiri Komiser Talat ve ana karakter kadar etkili ikinci bir karakter Veritas. Kim bunlar? Bu karakterleri yazarken kendinizden ya da tanıdığınız birilerinden etkilendiniz mi?
Sizi temin ederim bilinçli olarak, kendim ya da bir başkasından etkilenmedim. Ama Komiser Talat’a, Nelson DeMille’in “John Corey”’i; Veritas’a ünlü televizyon dizisi Komiser Columbo esin kaynağı oldu diyebilirim.
Arabulucu’da da tıpkı Masumların Katli’nin kurgusu gibi şaşırtıcı ve sürprizlerle dolu öğeler mevcut. Yazmaya başlamadan önce öykünün tüm detaylarını planlıyor musunuz, yoksa yazarken mi oturuyor bazı şeyler?
Önce iyi fikir bulmam gerektiğine inananlardanım. Ve tabi kitabın finali… Eğer yazacağınız romanın finalini bilmiyorsanız başınız büyük belada demektir. Bunlar tamamsa karakterler ve yan hikâyeler… Bunların sonrasında sözünü ettiğiniz planlama geliyor. Sonra yazmaya başlıyorum. Tabi dönüp düzeltme yapıyorum. Çıkardığım ve eklediğim epeyce şey olabiliyor. Yazmadan önce hikâyenin arka planını oluşturacak en az 20-30 kitap okuyup notlar çıkartıyorum ayrıca. Kullanmasanız bile elinizde malzeme bol olmalı, çünkü yol uzun.
Kitaba gelen tepkiler nasıl?
Kitap ocak ayının sonunda çıktı. Tepkiler yeni yeni geliyor. Ve çok olumlu… Masumların Katli çok güçlü bir hikâyeydi bence ama Arabulucu’nun daha etkili olduğunu söylüyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Bundan sonraki çalışmalarınız için hazırlığınız var mı? Yeni kitap ne zaman çıkacak?
Hali hazırda yarısına geldiğim ve yaz sonunda bitirmeyi planladığım bir polisiye romanım var. Şamanizm’i odağına koyduğum çok güzel bir hikâye… Yazarken heyecanlandığım oluyor, eve gidip bilgisayarımın başına oturmak istiyorum. Planladığım gibi giderse 2024’de üçüncü roman geliyor.