Seansın başında cep telefonu çalan kadın istifini bozmadan bacak bacak üstüne atıp yanında tuttuğu Hermes marka çantasından Iphone 14’ünü çıkardı.
“Kusura bakma, kapatmayı unutmuşum fakat buna bakmam lazım, kocam arıyor.”
Oysa kendisine daha ilk gün, görüşmeye geldiğinde cep telefonunu kapalı tutması gerektiği söylenmişti. Halit’in yanağı seğirdi, yüzü kireç gibi oldu. Kalkıp pencerenin bir kanadını açtı, sigara yakıp aşağıya baktı. Ofisi binanın on dördüncü katındaydı. Trafik ışıkları iptal olduğundan caddedeki arabalar birbirlerine girmişti. Keşmekeşi seyrederken haftaya görüşmelerinin sonlanacağını düşünüp yeni bir yöntem üzerinde kafa yormaya başladı.
Sekreteri, Halit’e beş hafta önce sabah 9.30’da o gün ikisi öğleden önce, ikisi öğleden sonra olmak üzere dört müşteri kabul edeceğini bildirmişti. Kişisel gelişim ya da hayat kalitesini geliştirmek isteyen veya farklı nedenlerle randevu alan bazı kadınlar sahte ad kullanırlardı. Bunu bilen Halit defterine ‘Zeynep kod- sebep EŞ’ notunu düşmüş, kadına gelme nedenini sormuş, “uyumlu ilişkiler kurmak” yanıtını almış, müşterisinin ilişki kurmada bir desteğe ihtiyacı olmadığını, derdinin nemfomani olduğunu da yazmıştı. Ancak kadın seanslar esnasında zaafına yönelik girişimleri araya mesafe koyan davranışlarla itiyordu. Halit, Zeynep adını kullanan kadına güvenilmeyeceğini, istemediği bir hareket yaptığı takdirde yüzüne şak diye şaplağı patlatabileceğini de mesleki terminoloji usulüne göre parantez içerisinde belirtmişti.
Zeynep uzun boylu, ince belli, yüzücüler gibi geniş omuzlu, inci gibi dişleri olan, gamzeli, çekici, seksi, at gibi iri bir kadındı. Kara gözleriyle dik dik bakar, arada bukleli saçlarını mankenler gibi savurur, birbiriyle uyumlu marka kıyafetler giyerdi. Otuz yedi yaşındaydı. Yedi yıldır bir iş insanıyla evliydi. Çocuğu yoktu. Girdiği çevrelerde dikkatleri üzerinde toplamayı bilen bir havası vardı. Hayatı boyunca çalışmamıştı. En büyük zevki haftada iki gün yetmişine merdiven dayamış kocasının çiftliğinde ata binmekti. İnternette yaşam koçu araştırması yaparken reklam sayfasında fotoğrafını gördüğü Halit, libidosunu harekete geçirmiş, hemen web sayfasından adamın özgeçmişini okumuştu.
Boğaziçi Üniversitesi mezunu Halit Ziya Ebemkuşağı, işletme doktorası olan, davranış bilimleri uzmanı ve profesyonel editördür. Yetenek yönetimi konusunda tecrübeli, akademide, özel sektörde ulusal ve uluslararası bağlantılara sahip, iyi bir edebiyat okuru, mükemmel derecede İngilizce, Fransızca ve Almanca bilmektedir. Evli, iki çocuk babasıdır.
Zeynep ilk seansta George Clooney’in kırklı yaşlardaki görüntüsü karşısındaymış duygusuna kapılmıştı. Üçüncü görüşmede yaşam koçuna sizli-bizli konuşmamayı, Zeynep Hanım yerine sadece adını kullanmasını önermişti. Öyle davranırsa parasının karşılığını alırmış. Teklifi kabul edilmiş yemeğe çıkmışlardı. Halit müşterileriyle özelde görüşmeler yapar, bunun mesleki ilkelere uymadığını söyleyen arkadaşlarına katılmaz, “Maksat, müşterinin seçeneklerini çoğaltmak, farkındalık yaratmak, kararlılığını, motivasyonunu güçlendirmek; önyargısız, tarafsız, çözümler üretmek olmalı,” diye savunurdu kendisini.
Gerçi Zeynep takıntılarından, bağımlılıklarından kurtulmak, iletişim veya başka konularda gelişmek isteyen bir müşteri değildi. O, zengin bir adamın canı sıkılan, mutsuz, cinsel dürtülerini farklı yollarla gidermeye çalışan isterik karısıydı.
Zeynep’in telefondaki kişiye acı dolu, derin, korkutucu bir sesle “Hangi hastane?” dediğini duyan Halit düşüncelerinden sıyrıldı. Sigarasından iki derin nefes çekip dumanını dışarıya üfledi. Pencere pervazındaki içi su dolu pet şişenin içine sigarasını bıraktı. Zeynep o sırada telefonunu kapatmış, yaşam koçundan kendisini hastaneye yetiştirmesini rica ediyordu.
“Halit, kocamı ameliyata almışlar. Dursun dört yerinden kurşunlanmış.”
***
Zeynep, ilk görüşmenin sonunda kendisine kıskanç gözlerle bakan sekretere “Beş seans daha,” demişti. Sürenin uzaması daha heyecanlı ve zevkli olacaktı. Yakışıklı, karizmatik erkeklerin kolay lokma olmaması onu iyice tahrik ediyordu.
Dikkatli davranarak farklı mesleklerdeki erkekleri seçip onlarla bir defalığına ilişkiye girer, ardından izini kaybettirir, bir süre ortalıkta görünmezdi. İki yıl önce başlamıştı engelleyemediği arzusunun tatminine. İlk deneyim için bir masör seçmişti. Ne ön görüşme yapmış, ne de kendine isim uydurmuştu. Masaj esnasında birlikte olmuşlardı. İkincisi tıbbi mümessildi. Onu özel bir hastanede görmüştü. Elinde düz siyah deri portföy çanta, üzerinde de Gucci marka siyah takım elbise vardı. Adama bayılmıştı. Bir bakışıyla deneyimli mümessil anında yanında bitmiş, bir otel odasına kapağı atmışlardı. Üçüncüsü astrologdu. Dağınık, derbeder bir adamdı. Tarot falını, doğum haritasını, yıldızların açılarını anlatırken kadının uydurma bilgiler verdiğini, asıl maksadının seks olduğunu fark etmiş, bunun üzerine eşcinsel olduğunu söylemişti. Zeynep de başka astrolog bulmuştu. Ona adı hariç, ay, gün ve yıl olarak doğum tarihini doğru söylemişti. Dördüncü sevgilisi medyumdu. Geveze, sıkıcı, kocaman burunlu biriydi. İkinci görüşmede soyunup adamı yatağa atmıştı. Beşinci, aşırı kuruntulu bir spikerdi; otel istememiş, kariyerine zarar verir diye endişelenmişti. Onunla tenha bir yerde, arabasında birlikte olmuştu. Altı ve yedinci meslek sahiplerinin sekreterleri kimlik numarası istemiş, Zeynep de üçer ay arayla başka psikolog ve psikiyatr ayarlayıp her ikisiyle de arzusuna ulaşmıştı. Sekizinci erkeği karizmatik bir yaşam koçuydu ve o artık profesyonel bir fahişe deneyimine sahipti. Acele etmeden oyunlar oynayabilir, nemfomanyaklığının keyfini doyasıya çıkarabilirdi. Üstü açık iki kapılı Cabrio model otomobile ikinci kez bindi; birincisi, üçüncü görüşmenin akşamında yemeğe gittiklerinde gerçekleşmişti.
Halit, yoğun trafikte ilerlerken dörtlüleri yaktı, araçlara makas atıp yirmi dakikada hastanenin acil servisinin kapalı otoparkına girdi, en dipte bir park yeri bulup kontağı kapattı.
O anda Zeynep çantasından çıkardığı tabancasının soğuk namlusunu adamın terli şakağına dayadı.
“Artık ölebilirsin yaşam koçu. Yazık ki seninle birlikte olamayacağız.”
***
Emniyet Müdürü’nün odasında Başkomiser Cengiz, Komiser Nejat’ın “Sırada yaşam koçu var,” düşüncesini saçma buldu.
Komiser Nejat, masörle başlayıp üçer ay arayla süren cinayetlerin seri katil işi olacağını iddia ettiğinde de Başkomiserin aynı tavrı sergilediğini ama kendisinin haklı çıktığını hatırlattı.
Emniyet Müdürü, sıkıntılı bir sesle, “Yaşam koçu fikrini valinin yanında şimdilik dile getirme, önce altını üstünü araştıralım” dedi. Sonra Komisere döndü. “Bir de sabahki olay var… Kurşunlanan adam önemli bir iş insanıymış, durumu nedir?”
“Efendim, karısından kırk yaş büyük yetmişlik adamı doktorlar yaşatmaya çalışıyor. Zor tabii. Eşinden şüpheleniyoruz, vilayet sınırları içerisindeki tüm yaşam koçlarına Sevil isminde bir müşterilerinin olup olmadığını sorduk”
“Yahu kadının fotoğrafını göstermeliydiniz, farklı isim kullanmış olabilir, değil mi?”
Fırsatı değerlendiren Cengiz Başkomiser, “Saçmalama Nejat,” dedi. “Elinde hiçbir kanıt olmadan sabah vurulan iş insanının karısını seri katil mi ilan ediyorsun? Hem seri katilin bir kadın olduğu nerden belli?”
Nejat içinden ‘aptal’ dedi. Kadın bir süredir takiplerindeydi. Fotoğrafı sekreterlerin cep telefonlarına gönderilmişti. Kadının, güvenlik kameraları sayesinde bir psikiyatrla, bir tıbbi mümessille otel lobisinde ve bir spikerin arabasının şoför mahallinde görüntüleri ortaya çıkmıştı. Zehirlenen diğer adamlarla kadının irtibatı olup olmadığı araştırılmaktaydı. Bu konu hakkında amirlerini o güne kadar bilgilendirmemişti. Kadın güçlü bir adamın eşiydi, bir anda görevinden azledilip soluğu memleketin ücra bir köşesinde, karanlık bir odadaki masanın başında alabilirdi. Delilleri elde ettikten sonra harekete geçecekti. Zaten ekibinin seri katili yakalaması an meselesiydi. O nedenle iddiasını sürdürdü.
“Zehir kadın işidir, kadınlar kurbanlarını zehirle öldürür. Zehirlenen son iki kişi psikolog ve psikiyatrdı, sıradaki neden bir yaşam koçu olmasın? İçimde böyle bir his var…”
Cengiz sinirlendi. “Has.tir, hismiş!.. Amirim, saçmalık bu… İnsanları tedirgin etmeye hakkımız yok!”
Müdür saatine baktı, 13.30’du. Toplantı zamanı yaklaşmaktaydı.
“Hadi, hadi, Vali’yi bekletmeyelim. Odaya savcıdan sonra girince sıkıntı oluyor.”
***
Toplantıyı yarım saat gecikmeyle başlatan Vali sinirliydi. Önemli, etkili, güçlü bir iş insanının vurulması tepesini attırmış, savcıyı, il emniyet müdürünü, müdür yardımcısını, cinayet büro amirini, ilgili başkomiseri, komiserleri odasında toplamıştı. Esip gürlüyor, işaret parmağını adaletten ve güvenlikten sorumlu bürokratlara sallıyordu.
“Beyler! Asayiş kötüye gidiyor. Yahu holding patronu güpegündüz benzin almak için durduğu bir petrol istasyonunun tuvaletinde kurşunlanıyor…”
Durdu, öksürdü, ceketinin yan cebinden bez mendilini çıkartıp ağzını silip devam etti.
“Az önce İçişleri Bakanı aradı. Gelecek pazartesi görevlerimizden azledileceğiz. Benim için hava hoş, bir süre merkeze alınırım ama sizler açığa. O yüzden iş insanını öldüren katili ve şu şerefsiz seri katili cumaya kadar bulun. Şakası yok. Ne yapıp edin, bu güne dek elde ettiğiniz verileri değerlendirip yakalayın hergeleyi. Her yer mobese, güvenlik kamerası dolu, hiç mi görüntü yok yahu! İki yıldır farklı mesleklerdeki adamları zehirliyor bu deyyus…”
Nejat’ın elini kaldırdığını gören Vali sakinleşti. “Cinayetlerin seri katil işi olduğunu iddia ettiğinde bu odadaki adamların hiç biri sana inanmamıştı değil mi Komiser?”
“Efendim vurulan adam ameliyatta, ölmedi. İş insanını ihale anlaşmazlığı nedeniyle bir çapulcuya kurşunlatmışlar. Yakalandı. Sorgu devam ediyor. Seri katile gelince, ilk olarak bir masörü son olarak da bir psikiyatrı zehirledi. Her cinayetini doksan gün arayla işledi, ne bir gün eksik ne bir gün fazla. Hepsinde aynı zehri kullandı. Batrachotoxin. Doksanıncı gün bugün tamamlanıyor. Seri katilin yeni kurbanı bir yaşam koçu olabilir.”
Cengiz, Nejat’a sertçe baktı. Nejat, Emniyet Müdürü’nün tembihini çiğnemişti. Vali olayın önceden tartışıldığını anladı. Savcı’dan başlayarak odadaki tüm görevlileri tek tek konuşturdu, En son Nejat Komiser’e yöneldi.
“Şu yaşam koçu konusunda yeterince araştırma yapıldı mı? Bir de şu zehir hakkında…”
Komiser elindeki kanıtları Vali’ye sunmaya başlayacaktı ki cep telefonuna bir mesaj düştü.
Hastane otoparkında Halit adlı yaşam koçu öldürüldü. Katili, ameliyattaki iş insanının karısı Sevil. Kadın bir özel güvenlik görevlisi tarafından yakalandı.
Nejat’ın gergin yüzü bir anda gevşedi, hafiften sırıttı.
“Efendim, seri katil yakalandı, son olarak bir yaşam koçunu öldürmüş. Tezim doğrulandı.”
***
Sorgu sert geçiyor, Başkomiser “Cinayetleri Zeynep adıyla mı işledin?” diye zanlıyı sıkıştırıyordu. Üzerinde kan lekeleri olan kadın, avukatıyla beş dakika özel görüşme istedi. Özel görüşmeye izin verildi. Polisler sorguya başlamadan avukat, ses kaydını, kamerayı kapatmalarını, müvekkilinin önemli bir açıklamada bulunacağını ancak bunun için iki konuda uzlaşmaları gerektiğini belirtti.
Cengiz, “Yok ya, pazarlık mı istiyorsunuz, keyfi muamele mi?“ diye haykırdı.
Komiser “Başkomiserim, önce dinleyelim. Kararı öyle veririz,” diyerek amirini teskin etti.
“Buyur bakalım Sevil Hanım, nedir uzlaşma istediğin konular?”
Kadındaki rahatlık Cengiz Başkomiser’i çileden çıkartıyordu. Kendine hâkim olup sustu.
“Olay, nefsi müdafaa olarak tutanağa geçmeli, ikinci ricam özel durumum açık edilmemeli…”
Cengiz daha fazla dayanamadı. “Neyin pazarlığını yapıyorsun k.ltak? Beynini dağıtmış, öldürmüşsün adamı…”
Sevil gülümsedi, saçlarını arkaya savurup, sakinliğini koruyan Komiser Nejat’ın gözlerine odaklandı.
“Uzun süredir erkekleri zehirleyerek öldüren bir seri katilin peşindeydiniz. Kafasına sıktığım yaşam koçu aradığınız seri katildir. Onu kendimi korumak için öldürdüm. Siz de bu sayede meslekten atılmaktan kurtuldunuz.”
Ortam birden sessizleşti. Polisler şaşkın birbirlerine baktılar.
Doğru olabilir miydi? Ya doğruysa? Neden seri katil zehir kullanan bir erkek olmasın?
Nejat kendine gelip “Tamam, anlat bakalım, kayıt kapalı,” dedi.
Sevil tane tane ve kendine has üslubuyla konuşmaya başladı.
“Ben ne haber dinlerim ne de televizyon seyrederim. O tür vakit öldürmeler ilgi alanıma girmez. Fakat kocamın avukatı…”
Bu kez Nejat sinirlendi. “Başlatma ilgi alanından… Avukat ne demişti?”
“Önce sigara içmeme müsaade ederseniz daha rahat konuşurum.”
Kadın Marlboro Edge paketine küçümseyerek baktı, yanağı seğirdi ama sigarayı dudakları arasına aldığında görüntüsü değişti. Nejat çakmağı çaktı. Sevil ağzında biriktirdiği dumanı üç kerede üfledi. O andan itibaren polisler, tahrik olmuş bir halde zanlıyı izlemeye başladılar.
“Belli aralıklarla görüştüğüm erkekleri zehirleyerek öldüren kişi yaşam koçum olabilirmiş. Uzun süredir adamın takibindeymişim. Meğer avukat bir vakit hafiye tutmuş…”
Komiser, “Kocan mı istemiş bunu ondan?” diye sordu.
Yanıt, avukattan geldi. “Elbette, Hilmi Bey emretti. Onun isteklerini sorgulamak ne haddimize.”
Kadın yarım kalan konuşmasını sürdürdü. “Hafiye elde ettiği fotoğrafları ve kamera görüntülerini avukata vermiş. Görüntülerden izlendiğim besbelliydi, hiç şaşırmadım. Davranışlarından bana zafiyeti anlaşılıyordu ama size itiraf edeyim, ona karşı ben de ilgisiz değildim. Yakışıklı, oldukça etkileyici bir adamdı. Beni öldürebileceğine ihtimal vermedim. Gene de tedbirli davranıp ruhsatlı tabancamı yanımda bulunduruyordum. Üçüncü seansta yemeğe çıktık. Katile benzemiyordu ama görüştüğüm erkekler zehirlenerek öldürülmüşlerdi. Bu o olabilir miydi? Emin değildim. Fakat hastanenin kapalı otoparkının girişinde birçok boş yer varken arabasını en dibe sürünce seri katil olduğuna inandım. Acele ettiğimi biliyordu, kocam ölüm döşeğindeydi. Beni de bir şekilde zehirleyebilirdi. Zaten avukat mesaj atmış, zehirlediği son kişiden bu yana doksan gün geçtiğini yazmıştı. Cep telefonumdan kontrol edebilirsiniz. Silahı adamın kafasına doğrultup tereddütsüz ateşledim… Böyle anlarda atik davranan kazanırmış.”
Başkomiser, “Yani öldürülen yedi kişinin tamamıyla ilişkiye mi girmiştin?” dedi.
Avukat sorudan hoşlanmadı. “Bunu sormaya hakkınız yok.”
Nejat “Peki, polise neden gitmedin?” dedi kadına.
Kadın avukatına baktı.
Avukat çantasında birtakım belgeler çıkarttı. “Kanıt lazımdı.”
Polisler fotoğrafları ve kamera görüntülerini dikkatle incelediler.
Sonunda, belgelerin uzmanlar tarafından araştırılmasına ve gözaltı süresinin uzatılmasına karar verildi.
Deliller tekrar tekrar incelendi. Cinayetin nefsi müdafaa olduğu tutanağa yazıldı. Kadının öldürülenlerle irtibatı raporda belirtilmedi. Seri katil bulunmuştu. Yaşam koçu Halit yedi kişiyi zehirleyerek öldürmüştü.
Hakim karşısına çıkan Sevil, adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Asansörden inerlerken avukat, “Söylemeyi unuttum, kocan öldü,” dedi. “Başın sağ olsun.”
Sevil, kalçasıyla avukatını dürttü. “Listeye neden bir avukat eklemiyorsun?”
Avukat sırıttı. Asansörde yalnız olmalarına rağmen sesinin tonunu kontrol ederek, “Şu şapşal polisleri de listeye alayım mı?” diye sordu.
Sevil, elindeki siyah evrak çantasını sımsıkı tutan avukata bir kalça darbesi daha indirdi.
“Polisleri geç, sıraya savcıyı ekle.”