Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

SUAT DUMAN’IN ‘1918’ SERİSİYLE İŞGAL GÜNLERİNE POLİSİYE BİR BAKIŞ

Diğer Yazılar

Gamze Yayık
Gamze Yayık
Gamze Yayık. 1972 yılında doğdu. Babasının memuriyeti nedeniyle Türkiye’nin farklı şehir ve okullarında süren eğitimi, Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden 1994 yılında mezuniyetiyle son buldu. İşsiz bir mühendis olarak başladığı yetişkinliğini Ying Yang mahlasıyla DivxPlanet sitesinde polisiye dizi ve filmlere gönüllü altyazı çevirmenliği, altyazı editörlüğü yaparak geçirdi. En büyük tutkusu olan kitaplardan ve okuyup öğrenmekten asla vazgeçmedi. İzmir’de yaşıyor. Halen Handan Gökçek’in “Yaratıcı Yazarlık” Atölyesi’nde polisiye okuma tutkusunu yazma uğraşına çevirmeye çabalayan bir öğrenci.

Polisiye yazarı Suat Duman’ı POYABİR (Polisiye Yazarlar Birliği)’in üyeleri için düzenlediği çevrimiçi bilgilendirme seminerinde tanıma fırsatı buldum. O akşam her yazar gibi kitaplarını yayımlama hususunda sıkıntılarla karşılaştığını ve çıkar yolu kendi yayınevini kurmakta bulduğunu anlatmıştı. Yazar olarak karşılaştığı sıkıntıları ve tecrübelerini paylaşmış, yasal haklarımız konusunda kapsamlı bilgiler vermişti. Aylar sonra bir söyleşi videosunda 1918 roman serisiyle ilgili konuşması karşıma çıktı, ilgi ve merakla dinledim. Kitap Dergisi’nin “Yılın En İyileri” ödüllerinde “Rakun” adlı romanıyla “Yılın Telif Polisiye Kitap” ödülü alan yazar, romanında gizemi hikâyeden alıp kurgunun meselesi, unsuru haline getirmeye çalıştığını söylemişti. Hem okur hem Dedektif Dergi yazarı olarak -her kitabını ‘yeni şeyler deneyerek’ yazdığı için olumlu eleştiriler alan- Suat Duman’ı okuma vaktim artık gelmişti.

Suat Duman, 2012 yılında dört arkadaşıyla beraber Alakarga Sanat Yayınları’nı kurarak avukatlık ve yazarlık mesleğinin yanına yayıncılığı da başarıyla eklemiş. Çok sayıda öykücü ve romancının edebiyat dünyamıza girmesine vesile olan yazar her ne kadar sektörün zorluklarından yakınsa da yaptığı girişim örnek alınacak, gıpta edilecek türden.

1918, on kitap olarak planlanan, 2020 yılından sonra ilk üç kitabını okuma şansı yakaladığımız bir tarihi polisiye roman serisi.  

Serinin ilk kitabı 1918: Kalbim, Kimsesiz Yurdum. İsminden de anlaşılacağı üzere sene 1918. İşgal ülkelerine ait gemiler boğazda, askerleri İstanbul sokaklarında kol geziyor. Biri Fransız, diğeri Türk iki hanım trenle ‘Kasım ayının henüz karla tanışmamış ama dondurucu derecede soğuk 13. gününde’ İstanbul’a gelir. Az önce indikleri trende gizemli bir olay gerçekleşmiş ve bu iki zarif hanım sayesinde muamma kolayca çözülmüştür. Trendekilerin meraklı bakışlarına karşılık olarak Ferda ayağa kalkar, kendini ve arkadaşını şöyle takdim eder.

“Arkadaşım meşhur Fransız muhabir Miette. Bana gelince Seyfettin Paşa’nın hayatta kalmayı başarmış tek evladıyım. Hukuk eğitimi almak üzere yıllardır Fransa’da yaşıyordum ve adli tıp alanındaki birikimimle Fransız emniyetine birçok olayda yardımcı oldum. Adım Ferda, hizmetinizdeyim.”

Ferda ve Miette daha ilk romanda Osmanlı Polis Teşkilatına kendilerini kabul ettirerek üç kitapta üç ayrı muammayı hakkıyla çözüyor. Vaktin 1918 kışı, tarihi arka planın işgal edilmiş imparatorluk başkenti oluşu okurda derhal bir kasvet hissi yaratsa da Ferda baktığı her yıkıntıda, gördüğü her solgun yüzde umuda ve direnme gücüne rastlıyor. Bu acımasız kara günlerde kentin sokaklarında kötüler kol gezmekte, katiller av aramaktadır. Ancak korkusuz ikilimiz, Serkomiser Reşat Bey’e soruşturmalarda yardım ederek kurbanların ruhunu rahatlatıyor, katillerin korkulu rüyası olmak için çalışıyorlar. Ferda kılıca çevirebildiği bastonu, Miette yumruk ve tekmeleriyle haksızlık karşısında tehlikeye atılmak, kavgaya girişmek ve tutuklanmaktan geri durmuyor. İlk üç romanda büyük resmin bir kısmına bakma imkânı buluyor ve aslında kahramanlarımızın asıl kötüyü ele geçirmek niyetinde olduğunu, bu cesur kadınları ve biz okurları harika maceraların beklediğini anlıyoruz.

Romanın anlatıcısı Ferda’nın yakın dostu Fransız Miette, tıpkı Ferda gibi özgür, güçlü ve korkusuz bir kadın. İlk kitapta tanıştığımız Serkomiser Reşat, Hurşit ve Mithat yan karakterleri güçlü kurgulanmış. 

Yazar, roman boyunca anlatısını kısa ama derin tutarak imrenilecek bir iş başarmış. Verdiği bir röportajda yazmaya başlamadan önce bir arınma gibi Faulkner, Steinbeck okuduğunu, sadeliği dilde ve üslupta yakalamaya çalıştığını söylüyor. Çok satan yazarların yayınevi zorlamasına direnemeyerek seri ürettiği 300- 400 sayfalık kitaplarına inat 1918 maceraları polisiye edebiyatta örnek gösterilecek edebi metinler. Kısa olması dışında okuyucuya şikâyet hakkı tanımıyor. Bu durum keşke her yazar kendi kitabını gönlünce yazıp keyfince basabilse dedirtiyor insana.

Takip eden iki kitapta aynı ana karakterlerin farklı cinayet vakalarını çözüşü anlatılıyor. Polisiye maceranın alt metninde Kurtuluş Savaşı öncesi halkın ruhsal ve duygusal durumunu görüyor, heyecanla kabaran direniş hareketinin kokusunu alabiliyoruz. Suat Duman, dönem tarihine hakim. İsabetli söylem ve tespitlerine, güzel Türkçe ve iyi edebiyatı ekleyerek okumayı özlediğimiz türden bir polisiye roman ortaya çıkarmış. Ah Dehşet Dehşet! ve Bir Hayalet Dolaşıyor ile ilerleyen kış bakalım takip eden kitaplarla bahara erebilecek mi?

En Son Yazılar