Genç yazar Aras Gençtürk aldığı ödülün kendisini rehavete sokmasına izin vermiyor ve çok keyifli bir kitapla, uzun süre polisiye dünyasında olacağını bize kanıtlıyor.
Genç yazar Aras Gençtürk, TÜRVAK Sinema ve Televizyon Eğitim Merkezi Spikerlik/Sunuculuk bölümünü birincilikle tamamladı. Akabinde Haliç Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünü bitirdi. Yazmış olduğu öyküleri çeşitli antolojilerde yayımlandı. Hatta bunlardan biri de 2021 Zehirli Kalem Polisiye Öykü Yarışması’nda altıncı olan öyküsü İkisinin Arasında Bir Yerde, Herdem Yayınları’ndan çıkan Ölümün Kıyısında adlı kitapta kendine yer buldu. 2022 yılında okurlarla buluşan ilk romanı Kâbus ile POYABİR Polisiyeye Teşvik Ödülü’nün sahibi oldu. Kendisine daha önce demiştim; böyle bir ilk kitap çıtayı oldukça yükseğe çıkardığından bundan sonra işin zor, diye. Kendisinden beklentim yüksekti, beni şaşırtmadı.
Roman bir gizemle başlıyor. Kahramanımız Ulaş, çevirmen. Bir kongre işinde simultane çevirmenlik yapıyor. Ona bu işte aracı olan ve organizasyondan sorumlu Gülin’in kanlı yüzüğünü odasının önündeki paspasta buluyor. Biz okurlar “Gülin kim? Ne oluyor?” derken yazar bizi duyuyor ve bizi o sahneye getiren olaylar zincirini anlatmaya başlıyor.
Günümüzdeyiz. İlk tanıştığımız kahramanımız Ulaş, babasını kaybetmiş. Babasından kalan Caddebostan’da şahane manzaralı bir evde yaşıyor. Annesinin yeni eşiyle ve hatta annesiyle de arası kötü çünkü üvey babasının gazına gelen annesi evin kirasına ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Aslında üvey baba müteahhit, zengin. Amaçlarının evi elinden almak olduğunu düşünüyor. Ulaş’ın da maddi anlamda kötü bir dönemi. İş yok, haliyle para yok. Bu sıkıntılı döneminde eskiden bir organizasyonda beraber çalıştıkları Gülin ona bir medikal teknoloji firmasının çevirmenlik işini teklif ediyor. İki gün ekmek elden su gölden, şık bir otelde, yediğin önünde yemediğin ardında üstelik de bu parasız dönemde, Ulaş hemen kabul ediyor.
Diğer bir kahramanımız Cinayet Büro Komiseri Doruk. Tahmininiz üzere Ulaş’la bir şekilde karşılaşacak. İşte bu karşılaşmanın tohumları yedi ay önce atılmaya başlanıyor. Kendisi İzmir’de çalışırken birden İstanbul’a tayini çıkıyor. Bir hafta geçmesine rağmen halen işe başlayamayan Doruk İzmir’deki hayatını şimdiden özlemeye başlıyor. Evinde eksik evrakların tamamlanıp işe çağırılmasını beklediği bir akşam gelen telefonla şaşkına dönüyor. Emniyetin başı, Emniyet Genel Müdürü kendisini arıyor ve bizzat görüşmek istiyor. Sabahında Doruk randevulaşıldığı gibi Asayiş Büro’ya gidiyor. Onunla beraber o gün görüşmeye çağırılan iki kadın daha randevuya geliyor. Bir savcı ve bir Başkomiser. Doruk’tan çok önemli bir soruşturmada kendilerine yardımcı olmasını istiyorlar. Uluslararası bir şirketin suç örgütü kurduğundan şüpheleniliyor ve Doruk’un da bu şirketin CEO’sunun korumalarından biri olup öğrendiği her bilgiyi kendilerine raporlamasını istiyorlar. Şirketin CEO’su Özden Sağ’ın, üç sene önce yurt dışı seyahatinde görüştüğü isimlerin birinin silah üreticisi bir diğerinin lojistik firması sahibi olması nedeniyle silah kaçakçılığı yaptığı düşünülüyor. Şirketin CEO’sunun garip kriterlerine uyan Doruk sırf bu nedenle İstanbul’a tayininin çıktığını o an anlıyor. Başkomiser Dilek’in “ajan olacaksın” sözü, küçüklüğünden beri gizeme meraklı Doruk’un aklını çeliyor ve görevi kabul ediyor. Sahte kimlikler ve özgeçmişler hazırlanıyor. Doruk, yeni adı İrfan Batın olarak şirketin CEO’su Özden Sağ’ın yakın koruması oluyor. Soruşturmanın amiri Başkomiser Dilek ise çakma ablası oluyor.
Yazar geçmiş bölümünde tüm karakterleri ve onları bir araya getirecek olaylar silsilesini bize gösterdikten sonra tekrar günümüzdeyiz. Ulaş iki gün sürecek olan kongre için heyecanla otele gidiyor. Heyecanı uzun süredir işsiz olmasından ziyade Gülin’i tekrar görecek olmanın verdiği mutluluk. Doğru hatırladınız, yazının başında kanlı yüzüğü kapıda bulunan Gülin. Kongrenin yapıldığı ilk günün akşamında yemekte görüşüyorlar. Ulaş’ın o akşam biri daha dikkatini çekiyor. Özden Sağ’ın dibinden ayrılmayan yakın koruması. Evet, doğru tahmin. Komiser Doruk ile Çevirmen Ulaş’ın ilk karşılaşmaları bu akşam oluyor. Ama son olmayacak. Çünkü gecenin ilerleyen saatlerinde Komiser Doruk yeni adıyla koruma İrfan Batın, Ulaş ve Gülin’in yanına gelerek Gülin’le konuşmak istediğini söylüyor ve kadını alıp uzaklaşıyor. Ulaş işte bu gecenin sabahında kanlı yüzüğü odasının önünde buluyor. Gülin’i haliyle çok merak ediyor ama onun odasına çıktığında, işi kendilerine veren Ayhan Bey, Gülin’in otelden çıkış yaptığını söylüyor. Ulaş çaresizce Gülin’in başına bir şey geldiğini ve onu nasıl bulabileceğini düşünürken şans ayağına geliyor ve Özden Sağ, Ulaş’a gizli bir toplantı için iş teklif ediyor. Ulaş Gülin’i kaçırdılarsa ya da başına bir iş getirdilerse diye işi kabul ediyor. Bu sayede Gülin’e ne olduğunu bulabileceğini düşünüyor.
Tüm bu olaylar olurken Başkomiser Dilek’te Doruk’un içeriden verdiği bilgilerle kendi soruşturmasını yürütüyor. Elde ettiği bulgular sonucunda emniyetin soruşturmasının aslında kendilerine anlatıldığı gibi olmadığını düşünmeye başlıyor. Kimin iyi kimin kötü olduğunu asla anlayamadıkları bir durumun içinde kalan Ulaş, Doruk ve Dilek, tuhaf sembollerin, garip ritüellerin ve acayip tarikatların ortasında, sadece birbirlerine güvenebileceklerini anlıyorlar.
Suç örgütleri, gizli tarikatlar, havada uçuşan mermiler, kaçırılan insanlar… Polisiye, gizem, heyecan… Genç yazar Aras Gençtürk aldığı ödülün kendisini rehavete sokmasına izin vermiyor ve çok keyifli bir kitapla, uzun süre polisiye dünyasında olacağını bize kanıtlıyor.