
Yazar: Nicholas Blake
Çeviren: Ramazan Atlen
Yayın Tarihi: 28.06.2024
Sayfa sayısı:272
Yayınevi: Ayrıksı Kitap
Altın Çağ’ın önemli yazarlarından Nicholas Blake’in kitapları nihayet Türkçede. Ayrıksı Kitap, Dedektif Nigel Strangeways’in macaralarını geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren yayınlamaya başladı. İlk kitap, Kanıt Sorunu. Bu aynı zamanda dedektifin de ilk macerası. Çeviriyi dergimizin editörlerinden Ramazan Atlen yapmış. Çevirmen Türkçeye hakim, iyi bir polisiye yazarı olunca, ortaya, keyifle okunan, mükemmel bir polisiye roman çıkmış haliyle.
Bildiğim kadarıyla bu Nicholas Blake’in dilimizde yayınlanan ilk romanı. Ama kitaplarının bazıları daha önce başka adlar altında çevrilip yayınlanmış da olabilir. Bizim yayınevlerinin yapmadığı bir şey değil bu. Agatha Christie adı altında Blake’in bazı romanlarını yayınlamışlarsa, buna hiç şaşırmam.
Orijinal adı A Question of Proof olan roman ilk olarak 1935 yılında yayınlanmış. Yazarın adı her ne kadar Nicholas Blake olarak görünse de bu aslında bir mahlas. Kitabın yazarının gerçek adı Cecil Day-Levis. Day-Lewis, 20. yüzyılın tanınmış İngiliz şairlerinden biri. Ayrıca ünlü aktör Daniel Day-Lewis’in de babası.
1968’de devlet şairliği gibi bir makama (Poet Laureate) atanacak olsa da 1930’lu yıllarda, üstelik bir şair olarak hayli ünlü ve etkili olmasına rağmen polisiye roman yazmaya karar verir. Çünkü, öğretmenlikten aldığı maaşla ailesini geçindirmesinin zor olduğunu görmüştür. Şairlikten para kazanamayacağını da bilmektedir. Tıpkı bizim Peyami Safa gibi, gerçek adını ve kimliğini gizleyerek yayınlar romanını. Sonuç çok başarılıdır. Romanlarına seri olarak devam eder. Korkularının aksine, polisiye roman yazmak, onun itibarına gölge düşürmez, bilakis daha da artırır. Peyami Safa ile karşılaştırıldığında bahsettiğimiz benzerlikler hemen dikkat çekse de Cecil Day-Lewis’in polisiye romanlarının edebi niteliği Cingöz Recai’den daha yüksek bir seviyededir.
Kanıt Sorunu, Day-Lewis’in dedektif Nigel Strangeways’i tanıttığı ilk eseri. Seri, 1935’den 1968’e kadar devam etmiş ve Dedektif Strangeways toplam 16 romanda görünmüş. Altın Çağ’a uygun bir karakter olan Strangway, o dönemin birçok kurgusal kahramanı gibi, eksantrik bir kişilik. Örneğin, sürekli çay içmek gibi ilginç bir alışkanlığı var. Uyuyabilmek için üzerine ağır battaniyeler örtmesi ise onun bir diğer tuhaflığı.
Kanıt Sorunu romanında hikâye yatılı bir okul olan Sudeley Hall’da geçer. Okulun öğretmenlerinden Michael Evans, okul müdürü Percy Vale’in karısıyla yasak bir aşk yaşamaktadır. Müdürün yeğeni Algernon, iki sevgilinin öğle yemeklerini yedikleri samanlıkta öldürülünce, çift bir anda baş şüpheli haline gelirler. Michael, kendisini bu zor durumdan kurtarması için arkadaşı Nigel Strangeways’i yardıma çağırır.
Roman, klasik polisiyenin kurallarına harfiyen uyan, bir bakıma günümüz rahat polisiyesinin yapısını da müjdeleyen bir örnek. Olay örgüsü heyecanlı, cinayet gizemli. Karakterler öyle mükemmel çizilmiş ki bu aslında Altın Çağ için oldukça beklenmedik bir şey. Diyaloglar da aynı mükemmellikte. Edebi yönden son derece tatmin edici bir eser.
Day-Lewis, ilk romanında mekan olarak en iyi bildiği yeri yani okulu kullanmış. Seçtiği karakterler de yakından tanıdığı insanlar, yani öğretmenler ve öğrenciler. Attila İlhan, bir yerlerde “Her yazar, ilk romanında kendisini anlatır,” mealinde bir laf etmişti. Kanıt Sorunu haklı olduğunu bir kez daha teyit eden bir roman olmuş. Day-Lewis, romanın bazı yerlerinde o kadar kendisini anlatmış ki, başkarakteri Michael aracılığıyla neden bu kitabı yazmak zorunda kaldığını bile açıklamış.
Öldürülen öğrenci, sevilmeyen, kötü biridir. Ancak bu bir cinayete kurban gitmesi için yeterli bir sebep olamaz. Olayı soruşturan resmi dedektif, bu nedenle müdürün karısıyla Michael arasındaki ilişkinin cinayet sebebi olabileceğini düşünür. Cesedin gizlendiği saman yığınında Michael’a ait olduğu anlaşılan bir kalem bulununca varsayımının kanıtlandığına karar verir. Olaya müdahale eden özel dedektif Nigel Strangeways ise, bu görüşü mantık yoluyla çürütmeye çalışır ve katilin başka biri olduğunu iddia eder. Kısa bir süre sonra da katilin kim olduğunu bildiğini ancak elinde henüz kanıt olmadığı için suçlama yapamayacağını söyler. Roman, özel dedektifle resmi dedektif arasında tatlı-sert bir çatışma halinde gelişir.
İşlenen cinayetin pervasızlığına rağmen, katil çok iyi gizlenmiş ancak dikkatli bir okurun gözünden kaçacak kadar değil. Çünkü, cinayet için makul bir sebep aradığınızda, kitapta size önerilenlerin hiçbirinin yeterince makul olmadığını görebiliyorsunuz. Ve en muhtemel sebebi nihai açıklamadan çok daha önce keşfetmek o kadar da zor olmuyor.
Keyifli, eğlenceli bir roman. Altın Çağ’ı tanımak için iyi bir fırsat.