Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Karar Ver: Daha Fazla İçmesin, Eve Gitsin (6)

Diğer Yazılar

Bugün tatsız, uğursuz bir gündü, hissedebiliyordu. Geceyi fazla uzatmadan, herhangi sorun yaşamadan eve dönse iyi olacaktı galiba.

“Haklısın Ercan ya,” dedi son derece makul bir sesle, “Epey yorgunum zaten. Sen bira falan da verme bana, montumla çantamı ver de eve kaçayım ben.” Ercan müdahalesinin bu kadar kolay sonuçlanmasını beklemiyordu. Bir an şaşkınlıkla Bilge’nin suratına baktıysa da hemen toparlandı ve ikiletmeden eşyalarını verdi. “Akıllıca, şekerim,” dedi. “Keşke mümkün olsa da ben de şu kalabalıktan kaçıp evime gidebilsem.” Gülümsedi Bilge. Montunu sıkıca giyindi, çantasından çıkardığı şalını boynuna doladı, kasketini taktı, çantasını omzuna çapraz astı. “Haftaya maaş alınca geliyorum hesabı kapatmaya,” dedi ve eliyle bir öpücük attı Ercan’a çıkarken.

Sakarya’nın hafta sonu kalabalığı biraz üstüne üstüne gelse de açık havaya çıkmak iyi geldi Bilge’ye. Taksiye binmek için bulvara çıkıp karşıya geçmeye karar verdi. Karşıdan binince eve daha az yazıyordu, yoksa döndürüp dolaştırıyorlardı. Caddeden karşıya geçer geçmez kenarda bekleyen taksilerden birine atladı, “Ayrancı” dedi. Anında gazladı taksici. Oturur oturmaz ne kadar yorulmuş olduğunu fark etti Bilge. Taksinin içi sıcacıktı, temiz kokuyordu. Eklemleri kıtır kıtır gevşedi, kollarını önünde kavuşturdu, iyice yerleşti, gömüldü koltuğa. Tatlı tatlı sallanan taksinin camından kayıp giden görüntüleri boş gözlerle izlerken hafiften içi geçti, göz kapakları yavaşça kapandı.

Gözlerini kırpıştırarak açtığında nerede olduğunu hatırlayamadı bir an için. Taksiyle eve gidiyordu en son, ama camdan gördüğü manzara tanıdık değildi. Neresiydi burası? Ayrancı değildi, orası kesin.

“Neredeyiz biz? Nereye gidiyoruz?” dedi dikiz aynasından taksiciye bakarak sertçe. Taksiye bindiğinden beri adamın yüzüne ilk kez baktığını fark etti.

“Nereye gideceğimizi söylemedin ki abla? Bindin, direkt uyudun,” dedi şoför.

“Ayrancı dedim ya? Niye uyandırmıyorsun? Niye seslenmiyorsun? Neresi burası?!” diye çemkirdi Bilge tekrar.

“Keklikpınarı.”

“Yuh anasının örekesi!” dedi Bilge.

“Abla ayıp oluyor ama ha!” dedi bu sefer şoför ters ters. Tavrı bir anda değişmişti. Dikiz aynasından göz göze geldiler ve adamın bakışlarını hiç beğenmedi Bilge. Bela ‘geliyorum’ diyordu.

“Kes lan! Çek hemen kenara, durdur, ineceğim!” dedi Bilge hiç taviz vermeden.

Adam duymamış gibi Keklikpınarı’nın sonundan Konya Yolu’na çıktı. Kavşaktan sola kırdı ve Gölbaşı’na doğru sürmeye devam etti.

“Dursana lan! İneceğim dedim!” diye bağırdı Bilge.

Yine duymazdan geldi adam. Konya Yolu’na çıkınca hızını iyice arttırmıştı.

Alarm zilleri çalmaya başladı Bilge’nin beyninde. Bayağı bayağı kaçırılıyordu. Gazetelerin üçüncü sayfalarına haber olan, tecavüz edilip öldürülen kadınlar geldi gözünün önüne. Böyle oluyordu demek. Durduk yere. Evine gitmeye çalışırken. Elini çantasına attı, Furkan Bey’in iki sene önce “Yanında bulunsun, ne olur ne olmaz, burası Türkiye,” diyerek zoraki verdiği ve varlıklarını neredeyse unuttuğu şok tabancasını ve gaz spreyini yavaşça çıkardı. Çalıştıkları şirketlerden gelen numunelerdi bunlar. Yıllardır hiç kullanmasına gerek olmamıştı. “İnşallah çalışıyorlardır, yoksa s*ki tuttuk,” diye geçirdi içinden. Derin birkaç nefesle soluğunu dengeledi, sakince emniyet kilitlerini açtı her ikisinin de.

Doğru anı bekleyip ani bir hamleyle sol eliyle tuttuğu şok tabancasını koltuğun arkasından dolaştırıp adamın şahdamarına sertçe dayadı, sağ eliyle de biber gazını sağ taraftan tuttu suratına doğru.

“Hemen dur dedim, ebeni s*kicem yoksa! Çabuk dur!”

Şoför şok olmuştu. Ufak tefek ve sarhoş bir kızdan hiç böyle bir hamle beklemiyordu. Aslında bu kadar küçük ve kapalı alanda gaz spreyini kullanamayacağını, kendisinin de etkileneceğini Bilge tabii ki biliyordu, ama adam bunu bilmiyordu neyse ki…

“Abla dur, n’apıyosun? Yanlış anladın,” dedi yılışıkça.

“Kes sesini, hemen dur dedim!”

“Abla, ben dönecek yer yok diye yani… İleriden U çekecektim!”

Çok kısa, çok hafif bastı Bilge şok tabancasına. Adamı bayıltıp kaza yapmak istemiyordu. Adam acıyla haykırdı, araba şöyle bir yalpaladı sağa sola, güçlükle toparlandı tekrar. “Kes dedim! Çek sağa!”

Gözleri acıyla belermiş halde yavaşlayarak mecburen arabayı sağa yanaştırdı adam.

“Abla, valla yanlış anladın, yapma gözünü seveyim, çoluğum çocuğum var! Bırak beni gideyim!” diye yalvarmaya başladı bu kez.

Araba durunca önce tek eliyle şok tabancasını tutmaya devam ederken diğer eliyle kapıyı kontrol etti, açtı Bilge. Bacakları titreyerek dikkatle dışarı çıktı. Kendini garantiye alınca şok tabancasını adamın boynuna bastırıp kökledi bu sefer, üç saniye tuttu son ayarda. Bedeni cazırtılar içinde sarsılarak bayıldı adam. Şoför tarafına uzanıp arabanın anahtarlarını aldı Bilge. Kapıları güzelce kapatıp kilitledi. Çantasından cep telefonunu çıkardı, bir de sigara yaktı, derin bir nefes çekip yerleştirdi dudaklarının arasına. Elleri ve bacakları zangır zangır titriyordu hâlâ, ama yine de iyi idare etmişti, çaktırmamıştı korkusunu. Korktuğunu belli ederse karşısındaki daha da cesaretlenirdi, çok küçük yaşlardan beri biliyordu bunu.

Titreyen ellerle telefonunu açtı, arabanın plakasının fotoğrafını çekti önce. Kısa bir tereddütten sonra da tuşları çevirdi.

 

[Bilge polis mi çağırdı, Furkan Bey’i mi aradı?]

Karar Ver!

En Son Yazılar