Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Oyuna Davet 3. Bölüm Esin Pehlevan Versiyonu – Son

Diğer Yazılar

BİR EFSANE BİR CİNAYET

DURU GÜZELLİK SALONU

KARMANIN RENGİ: TURUNCU

Dedektif Dergi
Dedektif Dergihttps://dedektifdergi.com/
En çok aldığımız sorulardan biri, Dedektif’e yazı gönderebilir miyiz? Evet, elbette bize konusu polisiye olan öykülerinizi ve gene polisiye üzerine yazılmış denemelerinizi, incelemelerinizi, kitap/film eleştirilerinizi ve makalelerinizi gönderebilirsiniz. Öykü ve yazılarınız yayın kurulumuz tarafından değerlendirildikten sonra dergimizde yayınlanacaktır.

Interaktif Hikaye OYUNA DAVET’in 1. bölümü  için tıkla!

Interaktif Hikaye OYUNA DAVET’in 2. bölümü  için tıkla!

 

Duydukları karşısında yığılırcasına oturdu sandalyeye Osman, yıllar boyu koca bir yalanın içinde yaşadığı gerçeği de külçe gibi yüreğine. Oysa neler hayal etmişti buraya gelmeye karar verdiğinde.

“Osman neler oluyor, burası neresi, beni neden getirdin buraya? Bunları sen mi ayarladın? İnanamıyorum sana, ben de neler hayal etmiştim gelmeye karar verdiğimde!” diye ardı ardına sıraladı Serpil. Hep böyle yapardı, soruları bir çırpıda sıralar, düşünmeye vakit vermeden, kendi verdiği cevaplarla yargılardı. Onu hep yetersiz ve yavaş olmakla suçlardı; evin, evliliğin bütün yükü Serpil’in omuzlarında diye az mı kavga etmişlerdi? Şöyle masaya yumruğunu vuran, bey gibi bir adam olamamıştı Serpil’in gözünde. Konu komşu kocalarının marifetlerini gerine gerine anlatırmış da Serpil diyecek bir şey bulamazmış. Diyecek bir şey bulamazmış…

“Bilmiyorum,” diyebildi çatallanan sesiyle.

“Neyi bilmiyorsun, biz neredeyiz, kimin evi burası, of ya bu nasıl bir saçmalık böyle?” Sözünü bitirmeye fırsat bulamadan, ekrandaki görüntü yeniden belirdi. Kadın adama, “Artık dayanamıyorum, oğlumuzu da beni de oyalıyorsun. Çocuk babası olmadığı halde Osman’a baba diyor…”

“Çocuk babası olmadığı halde Osman’a baba diyor…”

Serpil iki eliyle utançtan kızaran yanaklarını kapattı. O dakika anladı, sevgilisinin, karısından neden boşanamadığını. “Tabii ya, bütün bunlar o manyak kadının oyunu!” diye geçirdi aklından. “Hadi, Osman’ı anlarım da ben nasıl düştüm bu tuzağa! Kim bilir başka ne şantajlar, tehditler etti. Kadına bak resmen iz sürmüş, dibimize kadar gelmiş de ruhumuz duymamış! O sessiz telefonlar da kesin onun işi. Ah benim canım sevgilim, bu yüzden mi getirmemi istemiyordun çocuğu? Hep en uzak yerleri seçerdin buluşmak için. Nasıl düşünemedim! Bu manyak çocuğa bir zarar vermesin! Yok yok, yola çıkmadan önce anneme bıraktım oğlanı. Gözünün önünden ayırmaz annem, sitede güvenlik de var.” İçi rahatladı.

Yine de aklından geçenlerin şiddetiyle olduğu yere çöktü Serpil. Diyecek hiçbir şey bulamadı. Dakikalarca öylece kaldılar, sessizce. Tuhaftır, Serpil yılların yükünün omuzlarından alınmış olmasının rahatlığını hissediyordu, aklından geçen onca sorunun yanında… Defalarca senaryolaştırmıştı, bu gerçeği Osman’a söyleyeceği anı. Her seferinde daha uygun bir zamanı bekleyip erteledi, sanki hiç gelmeyecek olan bugüne kadar. Osman, “Bu bir şaka, öyle değil mi?” demek istedi, Serpil’in yüzündeki ifadesizliği görünce vazgeçti.

Hava iyiden iyiye kararmıştı. Bahçe duvarının dışında, yol kenarındaki sokak lambasının ışığı süzülüyordu içeriye.

“Ben, böyle olsun istemezdim, yani böyle öğrenmeni, aslında anlatacaktım sana, yeminle.”

Dedi ve en başından bugüne kadar gizlediği ne varsa anlattı. Anlattıkça, rahatladı, hiç çekinmeden dertleştikleri gençlik günlerini hatırladı, o iki göz odalı evde sabahlara kadar konuştukları, el değmemiş masumiyet dolu günlerini. Eskisi gibi yakın hissetti kendini Osman’a.

Hiç konuşmadan dinledi Osman. Serpil anlattıkça güçlendi, “Aslında” diye başlayan her cümlesinde aslını buldu. Hiç olmadığı kadar yabancı, tanımadığı bir insana dönüştü. Sadece biraz daha güç, bir katman daha yukarıda bir hayat arzu eden bu kadın yüzünden, yalandan, kocaman, rengârenk, geçici, oyuncak bir zaferdi evliliği.

“İşte hepsi bu. İnan böyle olsun istemezdim.”

Birkaç beş dakika sonra sandalyeden kalkıp, yerde oturan zavallı kadının yanına gitti. Oturduğu yerden kadının gördüğü ilk şey, önünde ayakta duran adamın, sokak lambasının ışığından odanın duvarına doğru uzayıp giden gölgesi oldu. Bir anda “Kalk!” diye gürleyen sesiyle irkildi. Yavaşça doğruldu, gördüğü yüzü tanıyamadı, soluk alıp verdikçe burun delikleri inip kalkıyordu. Adam çevik bir hareketle kadını odanın duvarına dayayıp yüzünü iki elinin arasında sımsıkı tutup şehvetle yapıştı dudaklarına. Karşı çıkacak cesareti bulamadı, aslında daha önce yaşamadığı bu tutkulu öpüşlerden mahrum bırakmak istemedi kendisini. Adam güçlü ellerini eteğinin altında dolaştırırken, bayılacak gibi oldu, nefesi kesildi…

Gün ağarırken kendine geldi Osman. Hiç bilmediği bir yerde, hiç tanımadığı bir kadın vardı yanında. Sessizce kalktı, yüksek duvarlı, cansız evin avlusundan geçip, yeni hayatına doğru yola çıktı.

 

– SON –

En Son Yazılar